Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı, internet sitesine ülke genelinde kayıp olan çocuklardan 448'inin fotoğrafını koydu. Kayıp çocukların, "Rızası dışında kaçırılanlar ve kaybolanlar (vahim nitelikli kayıplar ve kaçırmalar); kendi rızası ile kaçanlar (macera arayışı, gönül ilişkisi gibi nedenlerle yaşadığı evi terk edenler); diğer kayıplar (kurumlardan kayıplar, aile üyeleri tarafından kaçırılanlar vb)" olmak üzere üç kategoride sınıflandırıldığını dile getiren Asayiş Daire Başkan Yardımcısı Ercan Taştekin, vahim nitelikli kayıp çocukların faili meçhul cinayet düşüncesiyle soruşturulması gerektiğini söyledi.

Vahim nitelikli kayıplarda uzmanlaşılması gerektiğini vurgulayan Taştekin, bu tür kayıpların çocukların rızaları dışında kaçırılmasının, alıkonulmasının, cinsel istismara uğramasının ve sıklıkla da öldürülmelerinin söz konusu olduğu vakalar olduğuna dikkat çekti. Gelişmiş ülkelerdeki vahim nitelikli kayıp çocukların genellikle cinsel saldırı sonucu öldürüldüklerinin görüldüğünü dile getiren Taştekin, "Bu tip olaylarda öldürme ile sonuçlananlar yüzde 91 oranındadır. ABD'de vahim nitelikli kayıp çocukların yüzde 44'ü bir saat içerisinde, yüzde 74'ü üç saat içerisinde ve yüzde 91'i ise 24 saat içerisinde öldürülmektedir." dedi.

Çağın Polisi Dergisi'nde 'kayıp çocukların araştırılması ve soruşturulması' konusunu ele alan Asayiş Daire Başkan Yardımcısı Ercan Taştekin, ceza-adalet sisteminde kayıp kişilerle ilgili işlemlere dair usul hukukunun bulunmadığını kaydetti.

Usul hukukunun oluşturulması ve polisin her türlü bilgiye en kısa sürede ulaşması ile ilgili düzenlemelerin kayıp şahıslar ve çocuklar konusunda yapılan araştırma ve soruşturmaların etkisinin artırılması açısından son derece önemli olduğunun altını çizen Taştekin, kayıp çocukların araştırılması ve soruşturulmasının etkin olarak yerine getirilmesi ve başarıya ulaşması için müracaat aşamasında yapılması gereken işlemlerin standartlaştırılmasının son derece önemli olduğunu söyledi.

GEREKSİZ KAYIP ÇOCUK MÜRACAATI POLİSİ DUYARSIZLIĞA İTEBİLİYOR


İlk birkaç saatte yapılacak işlemlerin hayati önem taşıdığına dikkat çeken Taştekin, şöyle devam etti: "Maalesef uygulamada sıklıkla ailelerin gereksiz kayıp müracaatında bulunması ve bu müracaatların büyük bölümünde 'gerçek kayıp' konusunun olmaması bizleri duyarsızlığa itebilmektedir. Çalışmalarımızın etkinliğini artırabilmek için polis olarak ilk yapmamız gereken 'binlerce kez gereksiz kayıp müracaatıyla karşılaşsak da', her yeni kayıp çocuk müracaatında ilk müracaat görevlilerimizin son derece duyarlı olmasını sağlamaktır. Şayet, halen eski mesleki alışkanlıklarımızdaki gibi 'biraz bekleyelim, gelişme olmazsa araştırırız' yaklaşımı varsa, bu olumsuz alışkanlık acilen yok edilmelidir."

TÜRKİYE'DE ORGAN TİCARETİ NEDENİYLE KAYIP ÇOCUK YOK

Kayıp çocuk soruşturmasının zor ve sıkıntılı bir süreç olduğunu anlatan Taştekin, dünyada kayıp çocuklar başlığı altında en fazla irdelenen konulardan birinin çocuk ticareti olduğunu ve her yıl 2,5 milyon çocuğun kaçırılarak satıldığının tahmin edildiğini kaydetti.

Türkiye'de organ ticareti nedeniyle kaybın olmadığını dile getiren Taştekin, "Kaybolma olaylarında hep söylenen organ mafyası gibi bir oluşum şu ana kadar tespit edilememiştir. Organ ticareti amacıyla herhangi bir çocuk kaçırılmamıştır. Ülkemizde parçalanmış, organları alınmış bir çocuk cesedi vakasına rastlanmamıştır. Ama maalesef şehir efsanesi olarak halk arasında böyle bir algı mevcuttur. Bu nedenle kayıp çocuklar ile ilgili -bilhassa da organ mafyası olayının ülkemizde şu ana kadar hiç yaşanmadığı konusunda- halkımızın doğru bilgilendirilmesini sağlamalıyız. Çünkü polisiye hizmetlerde toplumun düşüncelerini önemsemeyen, toplumun algılarını değerlendirmeyen çalışmalar asla başarılı olamaz." dedi.

Para kazanmak amaçlı çocuk kaçırma olaylarının Türkiye'de yok denecek kadar az olduğunu belirten Taştekin, suç örgütlerinde zorla çalıştırılan veya çetelerce zorla dilendirilmek amacıyla çocuk kaçırma olaylarının da ülkemizde olmadığını söyledi.

Vahim nitelikli kayıp çocuk ihtimalinde sadece çocuğu arama çalışmasıyla yetinilmemesi gerektiğini dile getiren Taştekin, "Çocuğun bir suç mağduru olabileceği -örneğin tecavüze uğrayıp öldürülmüş olabileceği- ihtimali göz önünde bulundurularak bu suçu aydınlatmaya, delilleri toplamaya ve şüphelileri tespit ederek yakalamaya dönük çalışmalar da yapılmalıdır." diye konuştu.

Günümüzde çok sayıda çocuğun evi kendi iradesiyle terk etmekle birlikte kandırılarak, zorla alıkonularak veya farklı yöntemlerle suça itilebildiği veya suçun mağduru olabildiğini anlatan Taştekin, kayıp çocuk olaylarında aile yapılarının ayrıntılı olarak araştırılarak çocuğun diğer aile üyeleri tarafından kaçırılma ihtimali olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

ÇOCUK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE BAĞLI KURUMLARDAN İZİNSİZ AYRILANLAR SUÇA KARIŞIYOR

Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı kurumlardan izinsiz ayrılan çocuklar hakkında da polise kayıp müracaatı yapıldığını hatırlatan Taştekin, "Hatta polis kayıtlarındaki kayıp olaylarının üçte birini bu kayıplar oluşturmaktadır. Maalesef, kurumlardan kayıp müracaatı yapılan bu çocuklarımızın yüzde 74'ü ya suç mağdurudur ya da suça karışmıştır. Kurumlardan izinsiz ayrılan kızların yüzde 82'si suç mağduru-suça karışan olmaktadır. Erkeklerde ise bu oran yüzde 64'tür. Bu rakamlar da bize kurumlardan kayıp çocukların suça bulaşma riskinin son derece yüksek olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kurumlardan kayıp çocuklar üzerindeki polisiye çalışmalara son derece ağırlık verilmelidir." şeklinde konuştu.

Kayıp çocuk konusunda, birbirinden habersiz çalışmalar ve ya "bu benim işim değil, diğer birimin işi" anlayışıyla yapılan eksik çalışmaların sıklıkla karşılaşılan sorunlardan olduğuna dikkat çeken Taştekin, birimler arası koordinasyon ve görev dağılımının sürekli olarak sağlanması gerektiğini vurguladı.

"Belirsizlik ölümden beterdir." diyen Taştekin, kayıp çocuk soruşturmalarında başarının öncelikle uygulamada yapılan yanlış ve eksikliklerin giderilmesine bağlı olduğunu belirtti. Kayıp çocuklar olgusunun oluşturduğu güvenlik boşluğu nedeniyle toplumsal huzuru ve yaşamı tehdit eden sosyal bir sorun haline gelebildiğini ifade eden Taştekin, "'Bir çocuğun kaybının dahi çok önemli olduğu' düşüncesinden hareketle ve 'her bir kayıp çocuğun kendi ailemizin bir ferdi olduğu' anlayışı ile yapacağımız tüm çalışmalar büyük önem taşımaktadır." dedi.