İnsanların yaşamında inişili çıkışlı görevler olur.

Bazen en tepeden en alta, bazen en alttan en tepeye bir anda çıkarsınız.

Bunun için ne yapılması gerektiğine de çok fazla kafa yormazsınız.

Çünkü bizim gibi ülkelerde bilgiye, donanıma ve yeteneğe bakılmaksızın ayaklar baş, başlar ayak olur.

Toplumun genel algısında şu da vardır:

''Düşenin dostu olmaz.''

Bunun için çok uzaklara gitmeye gerek yok.

Yakın siyasal tarihimize baktığınız da bile, büyük derslerle doludur.

Bu gün en altlarda yapayalnız dolanan ve bir tane dostu olmayan bakanlar, milletvekilleri, belediye başkanları, il başkanları ve ilçe başkanları tanırım.

Onların görevde olduğu dönemlerde de etrafından ayrılmayan ve sürekli yağcılık yalakalık yapan sülük tiplerin dost olduğuna inanan geri zekalıların yöneticilik yaptığı bir toplum da yaşıyoruz.

Hani Osmanlı döneminde meşhur tekerleme vardır.

''Görürsün Hanya'yı Konya'yı'' derler.

Konya bizim Konya, Hanya ise Girit adasında sürgün yeri.

Hani meşhur muhalifler, paşalar sürgün edilirken Galata Limanı'nda bir hafta gemi içinde bekletilirlermiş.

Padişahın neden beklettiğine akıl erdiremeyenler ise, sorarmış:

''Padişahım neden bekletiyoruz, hemen gönderelim Hanya'ya'' diye.

Padişah ise, ''Bekliyorum kaç kişi sahip çıkacak'' diye cevap verirmiş.

Doğal olarak bir kişi bile yanında yer almadığı için boylarmış Hanya'yı.

28 Şubat sürecinde politikanın renkli siması Erbakan(Bugünkülere bakınca hakikaten renkli bir insandı) demişti ki: ''Beni Taksim meydanında assalar, bir kişi bile arkamdan gelmez bunu biliyorum'' demişti.

Şimdi 28 Şubat'a, askere, düzene verip veriştiren ''Yürekli, kahraman, cesur'' yurttaşlar, yazarlar, çizerler o gün yoktular.

Neden yoktular diyorum, gerçekten yoktular.

İnsanın fiziksel oluşu ve yürekli duruşu aynı şeyler olmadığı için yoktular diyorum.

Bu gün görev yapan il başkanlarına ve ilçe başkanlarına bakıyorum.

Burunlarından kıl aldırmıyorlar.

Sanki onlar bu güne kadar kıyıda köşede kalmış, pırlanta değerinde insanlar.

İnsanlar onları yeni keşfetmiş, onlar bu ülkeyi kurtaracak yürekli kahramanlar olarak dolanıp duruyorlar.

Hangi makama girse kişiliğiyle değil de ünvanıyla giriyor.

Bilmiyor ki, bu gün ünvanıyla girdiği yerlere, yarın kişiliğiyle giremeyecek.

Bilmiyor ki, bu gün yanında duran bir kaç yalaka, yalama, yağcı tipler koltuk gittiğinde onun yanında yer almayacak.

Bunu anlamak istiyorsanız lütfen ilçelerinizde bu seviyede görev yapanlara bakın en büyük ders sizin için o olacaktır.

Bu kadar lafı neden ettim nereden aklıma geldi derseniz.

Bir dönemin anlı şanlı Maliye Bakanı sayın Kemal Unakıtan'ı tek başına tekerlekli sandalyede mahzun, boynu bükük, göz bebeklerinde isyan, dudaklarında ağlamaklı bir ifade, yapayalnız görünce yüreğim yandı, içim burkuldu ağlamamak için kendimi zor tuttum.

Bir dönemin Kemal abisi, sayın başbakanın bile özel kontenjan kullanarak milletvekili yaptığı memleketin Kemal abisi.

Bakanların para için kuyruk olduğu,yapma Kemal abi, etme Kemal abi diye yalvar yakar olduğu insan.

O kadar muhteşem ki,yanında Süleyman'da kim oluyor, insanlardan öte Allahtan mesajlar alıp ABD'deki Cleveland Clinic'te ameliyat olan kişi.

Şimdi ise Akdeniz Üniversitesinin karanlık koridorlarında tek başına böbrek bekliyor.

Bu fotoğraf, bu gün siyasette belli yerlerde durup ''Ben kralım diyenlerin'' odalarına asacakları bir ibret vesikasıdır.

Bu gün boş başak misali dolanan ve ''Ben neymişim'' diye dolanan ayakların baş olduğu bu ülkenin boş ve sığ yöneticilerine duyurulur.

Doğal olarak ders almak isteyenlere.

Ders almak istemeyip ''Dolu başak eğik olur, boş başak dik olur'' boş başak gibi dolananlar, o koltuklardan düştüklerinde anlayacaklar Hanya neresi, Konya neresi...