Mutlu olmanın tanımı kişiden kişiye değişiyor.

Benim için mutluluk, bana ihtiyacı olduğunu düşündüğüm birilerine yardım etmekten geçiyor.

Ben çok iyi bir insanım anlamında söylemiyorum bunu.

Sadece benim mutlu olma şeklim bu..

Birine faydamın dokunmadığı gün, herşey yolunda da gitmiş olsa mutlu edemiyor beni.

Ama birine faydam dokunmuşsa, değmeyin benim keyfime,  çocuklar gibi mutluyum o gün..

En büyük zenginliği, gönül fethetmek olarak görüyorum.

Hem toprak fethetmekten daha kolay gönül fethetmek. Savaşsız, silahsız ve kayıpsız..

Tam tersi, fethettiğiniz gönüller size bir sürü insan kazandırıyor.

Fethettiğiniz kalbin ganimetleri de oldukça fazla.

Altın değerinde bir gülüş, elmas gibi ışıldayan gözler ve en önemlisi, kazıdıkça, derinlere indikçe petrol gibi fışkıran o sevgi.

Bu bence en büyük servet.

Ama bazıları bunun için uğraşmaya gerek görmüyor.

Çünkü bencil, çünkü hayatın kendi etrafında dönmesini ve kimsenin onun sınırlarına yaklaşmamasını istiyor.

Oysa faydası dokunduğu elin gözlerindeki ışıltıyı görse, yüreğindeki kıpırtıyı hissedebilse, içten edilen duaların hedefinde olduğunu bilse.

Kalp gözü açılacak, hayattan tad alacak ve işte o an yaşamın anlamına varacak.

Mutlu ettikçe mutluluk bekleme hakkımız olur, mutluluk oturduğumuz yerden bizi bulmaz ki.

Korkmayın iyi olmak sizi asla küçültmez, tam tersi kişiliğinizi ve kalbinizi büyütür.

Bırakın başkaları sizi gözünde büyütmesin, siz gönüllerinde büyüyün.

Hem insanın kimden ne fayda göreceği de belli olmaz.

Kimbilir küçücük bir iyiliğinizin dokunduğu el, dar bir anınızda öyle kuvvetli sararki sizi belli mi olur?

Kalpten yardım edersen, aradığın mutluluk er geç senide bulur...

Kimseye hayrın yoksa dünyada, Karun kadar zengin olsan ne fayda...

Yardım elini içten uzattığında, mutluluk katlanarak çoğalır hayatında...