Son yıllarda Türkiye siyasetine damgasını vuran en önemli konulardan bir tanesi ''Balkon konuşmaları''olmuştur.

Siyasette balkon konuşması deyimini ülke siyasetine kazandıran ise sayın başbakan olmuştur.

Bunu neden yapmıştır?

Yıllarca halkın seviyesinde kurulan kürsülerde ve salonlarda, halk düzeyinde yapılan konuşmalar insanların tatmin olmasına ve ikna olmasına yetmiyor olmalı ki balkon konuşması ihtiyacı hissedilmiştir.

Alanlar gerçekleri söylemek için yeterli olmamıştır ki, balkona çıkma ihtiyacı hissedilmiştir.

Dünyanın bütün otoriter ve totaliter rejimlerinde liderler yüksek balkonlarda ve halka mesafe koyarak konuşmuştur.

Sayın başbakan, seviyesi halk olan konuşmalardan tatmin olmamış olmalı ki, yüksek yerlerde ''ben tek adamım ve en yüksekte ben varım'' imajını güçlendirmek için bu konuşmaları yapma iihtiyacı hissetmiştir.

Türkiye'nin bazı saf ve bilgisiz yazar çizer ve siyaset takımı ise bir yıl boyunca yapılan çok kötü ve hakaret dolu konuşmaları unutarak balkon konuşmasını her şeyin başlangıcı ve sonucu gibi algılama saflığına girebilmiştir

Biraz evvelde dediğim gibi halka dönük ve halkın iradesinin egemen olduğu katılımcı ve özgürlükçü demokrasilerde her konuşma halkın elini tutarak yapılır.

Bu konuşmalar yapılırken lider hakla iç içedir.

Bu tür demokrasilerde lider hiç bir zaman yüksek yerlerden yani balkonlardan halka konuşma yapmaz.

Bunun için bize özgü balkon konuşmaları tek adam özlemine yönelik ve ''benden başka yüksekte kimse olamaz'' psikolojisiyle yapılmış konuşmalardır.

Bundan dolayı yükseklerden yapılan konuşmalar yükseklerden atılan sözler inandırcı olamaz.

Buna sadece bu konuşmayı yapan lider ve onun büyüsüne, çıkarından dolayı kapılan yazar çizer takımı inanır.

Oysa gerçek demokrasilerde bu tür konuşmaların yapıldığı yerler halkın yanı olmalıdır.

Bir başka konu ise; AKP nin almış olduğu %50 oy meselesi balkonun yüksekliğinin artmasına da neden olmuştur.

Bundan dolayı AKP ''hedef 2023'' diyebilmiştir.

Dünyada bu tür örnekler elbette vardır.

Japonyada Liberal Demokrat Parti (LDP) 1955 yılından 2009 yılına kadar elli dört yıl iktidarda kalmayı başarmış bir partidir.

Ayrıca gene demokrasi içinde Hindistan'da Ulusal Kongre Partisi ve İtalya'da Hristiyan Demokrat Parti gibi partiler demokratik yollardan uzun sürelerde(kırk yıl,elli yıl) iktidarda kalmayı başarmışlardır.

İslamı referans alan siyasetin 1974 de koalisyon ortağı olarak başladığı iddia, 1994 yılında yerelde, 2001 de ise genelde iktidarı ele geçirmeyi başarmıştır.

Yani islam inancını yaşamın her alanında hissettiren siyaset anlayışı, on yedi yıldır iktidardadır.

Hedef 2023 derken ''demokrasi içinde kırk yıl elli yıl iktidar olabilecek argümanları AKP yakalamıştır ve bu hedeflerde yürümektedir'' diyen fikirlere inananlar çoğalmaya başlamıştır.

Bundan dolayı AKP dışında ki partilerin halka yeni fikirlerle gitmek zorunda olduklarını anlamaları için hala zamanlarının olduğuna inanıyorum.

Eğer AKP nin 2023 hedefine yönelik politik çıkışlarına alternatif politik çıkışlar sağlanamaz ise bu süreç işlemeye devam edecektir.

Sağın ve solun dışında üçüncü yol olma iddiasıyla yola çıkan AKP, İslam'dan esinlenen ve halkın özdeğerleriyle İslamı ve demokrasiyi bir arada yaşatacak düşünceleri halka anlatarak %50 oy alabilmiştir.

Demokrasi içinde bu anlayıştan vazgeçmesini sağlayacak ve AKP yi taklit etmeden yeni fikirlerin diğer partiler tarafından üretilmesi gerekmektedir.

Klasik sol ve sağ söylemler halkın partilere oy vermesi için yeterli güveni vermediğini hep beraber 12 haziran seçimlerinde bir kez daha gördük.

Muhalefette bulunan partilerin AKP nin aldığı %50 oya göre yeniden kendilerini,tüzüklerini,proğramalrını ve kadrolarını gözden geçirmelerinin zamanı gelmiştir.

Bunu yapmadıkları taktirde AKP nin ''hedef 2023'' sözü hayal değil gerçek olacaktır.

Saygılarımla,

[email protected]