YAZAR Elif Şafak, siyasetin kendileri için rehberimiz olamayacağını belirtirken, "Bir yazar siyasetin güdümüne girerse kurgu zorlanmaya başlar. Benim birinci rehberim her zaman hayal gücüm olmuştur" dedi.
Londra’da Amerika’nın Sesi Radyosu Azerice Bölümü’nün sorularını yanıtlayan yazar Elif Şafak, İstanbul’u çok sevdiğini aynı zamanda ‘Göçebe bir ruha sahip’ olduğunu, kültürler, kentler ve diller arasında gezindiğini, Türkçe ve İngilizce yazdığını söyledi. Yazılarında da bu çok kültürlülüğü yansıttığı ifade eden Şafak, Türkiye’nin son derece kutuplaşmış bir ülke olduğunu anlatırken şöyle dedi:
"Geçmişte bu bölünmüşlük arasında köprü kurmaya çalışan insanlar vardı. Liberal entelektüeller aynı anda birkaç tarafı birden anlamaya çalışıyordu. Bu durum artık geçerli değil. Türkiye’nin eksiği; demokrasi kültürü. Bundan farklı düşünen ve farklı yaşam tarzları olan insanlara saygı duymayı kast ediyorum. Beni en çok kaygılandıran; tekdüzelik ideolojisi. Türkiye’de iktidara kim gelirse gelsin, tekdüzelik ideolojisine inanıyor, birbirine benzeyen insanlarla çevrelenmek istiyor. Ancak tekdüzelik verimsizliği de beraberinde getiriyor, sanatı, felsefeyi, yaratıcılığı ve demokrasiyi öldürüyor."
Elif Şafak, Türkiye’nin yüksek ivmeye sahip, enerjik ve yüzü geleceğe dönük son derece dinamik bir ülke olduğunu, bu durumun toplumun hızla ilerlemesine yol açtığını anlatırken, şunları anlattı:
"Gençlik ayrışmış ve dış dünyadan tecrit edilmiş değil. Gençlerin çoğu dünyayla iletişim içinde. Öte yandan Türk toplumunda unutkanlığın da hakim olduğunu düşünüyorum. Bu çok tehlikeli çünkü unutkanlık, aynı hataları tekrar tekrar yapmanıza neden olur. Tarihten gerekli dersleri çıkaramazsınız. Tarihsel bilinç her toplum için olgun bir demokrasinin en önemli öğelerinden biri. Özeleştiri çok önemli. Özellikle bazı siyasetçiler arasında ülkesini eleştirenlerin ülkelerini sevmedikleri gibi genel bir kanı hakim. Ülkenizi, vatanınızı, halkınızı hem çok sevebilir ama aynı anda şiddetle eleştirebilirsiniz. Bu ülkenize ihanet ettiğiniz anlamına gelmez."
Yazar Elif Şafak, Türkiye’nin Osmanlı döneminden bu yana güçlü bir devlet geleneğine sahip olduğunu, devletin her zaman bireylere ve azınlıklara karşı korunduğunu söyledi. Şafak, aile içi şiddet, namus cinayetleri, kürtaj ve kadın hakları gibi konulara ilişkin şöyle dedi:
"Mağdur olanların, değil suçluların öne çıkmasını istiyorum. Kadınlara karşı suç işleyen erkeklere odaklanmıyoruz. Onun yerine üzerinde konuşulan, yargılanan ve suçlanan hep kadınlar oluyor. Medyanın tavrı ve siyasetçilerin bu konular üzerine yaptıkları konuşmalar da hep bu temele oturuyor. Türkiye’nin ileri gelen siyasetçilerinden biri çıkıp kadınların kamuya açık alanlarda gülmemeleri gerektiğini söyleyebiliyor ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan kadınların kaç çocuk doğurmaları gerektiğini dile getirebiliyor. Türkiye’nin ayrıca çok derece homofobik bir ülke olduğunu düşünüyorum. Ataerkil bir toplumda genç kadınlar kadar genç erkekler de zorluk çekiyor. Genç erkeklerin omuzlarındaki yük çok ağır. Kadınların erkeklik kavramının oluşturulmasında oynadıkları rol çok önemli. Ailemizdeki erkek çocuklarına sultan muamelesi yapıyor, onları sultan gibi yetiştiriyoruz. Biz kadınlar olarak erkek çocuklarımıza kız çocuklarımızdan daha farklı davranıyoruz. Sorunlar aileden başlıyor."
Şafak, yazarların siyaset dışında kalamayacaklarını geçmişi, bugünü, haksızlıkları, acıları anlamaya çalışırken siyasetin doğal olarak bu sürece katıldığını söyledi. Elif Şafak, "Ancak, burada çok net bir ayrım yapmam gerekiyor. Siyaset bizim rehberimiz olamaz. Eğer bir yazar siyasetin güdümüne girerse kurgu zorlanmaya başlar. Bu nedenle benim birinci rehberim her zaman hayal gücüm olmuştur” dedi.