MANİSA 1'inci Piyade Eğitim Tugay Komutanlığı Albay Arif Seyhun Kışlası'nda bir askerin hayatını kaybettiği ve çok sayıda askerin etkilendiği gıda zehirlenmesinin ilk duruşması bugün Manisa Adliyesi 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmada ifade veren Gıda Mühendisi D.Y., yaşanan olayın gıda zehirlenmesi vakası olmadığını ve sudan kaynaklanabileceğini iddia etti. Rota Şirketi çalışanlarının avukatı Fatih Mehmet Erduran ise, hazırlanan iddianamenin somut delilere dayalı olarak hazırlanmadığını, iddianamede yer alan raporlardan bir tanesinde salmonella bakterisine rastlanmadığının, bir raporda ise bakteriye rastlanıldığının belirtildiğini, yaşanan olayın sudan kaynaklanabileceğini iddia etti. Mahkeme heyeti, gelmeyen sanıkların mahkemeye getirilerek dinlenmesine karar vererek duruşmayı erteledi. 
Manisa'daki Albay Arif Seyhun Kışlası'nda geçen 23 Mayıs'ta 722 askerin zehirlenmesi, 1 askerin de hayatını kaybetmesiyle ilgili hazırlanan iddianame Manisa 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Hazırlanan tensip zaptıyla, tutuklu bulunan 7 sanığın tahliyesine karar verildi. Bu kararla davada tutuklu sanık kalmazken, hazırlanan iddianamede 28 kişinin 'taksirle ölüme ve birden fazla kişinin yaralanmasına sebep olmak' suçundan 15 yıla kadar, 7 kişinin ise 'görevi ihmal' suçundan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. 

Davanın, Manisa Adliyesi 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde bugün görülen ilk duruşmasına tutuksuz yargılanan bazı sanıklar ve tarafların avukatları katılırken, mağdur ve yakınları katılmadı. Duruşma, iddianamenin kabul kararı ile tanıkların ifadeleri ve sanıklarla ilgili değerlendirme bölümünün okunmasıyla başladı. Bazı sanık avukatlarının, müvekkillerin 'taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olmak, görevi ihmal' suçundan değil, sadece 'görevi ihmal' suçundan yargılanması için dosyaların ayrılması talebi heyet tarafından reddedildi.

"DAHA ÖNCE İLGİLİ MAKAMLARI UYARDIK"

Sanıkların savunması ile devam eden duruşmada sanık Mutfak Kontrol Teşkilatı Komisyon Başkanı A.A., askerlerin etkilendiği öne sürülen hindi etinin hangi şartlarda muhafıza edildiğini görmediğini söyledi. Askerlerin etkilendiği ileri sürülen öğle yemeğinden kendisinin de yediğini ve fiziksel bir şey olmadığını ifade eden A.A., daha sonra besin zehirlenmesi olduğunu öğrenince o günkü yemek numunelerini sakladığını aktardı. A.A., Rota yemek şirketinin yükümlülüklerini kontrol etmekteki görevini tam olarak yaptığını ileri sürdü.

Sanık Kısım Amiri Üsteğmen A.Ş. ise, yemek şirketi ile ilgili daha önce ilgili makamları uyardığını belirterek, "Ben kışlaya mal saymanı olarak göreve geldim. Ancak hiçbir eğitim almadan kısım amiri olarak burada görevlendirildim. Yaşanan olay bizi derinden üzdü. Olayın ardından Milli Savunma Bakanlığı tarafından bize gıda şirketinin sözleşmesinin feshedilmesi talebiyle ilgili bir yazı geldi. Ancak sözleşmede 'Gıda zehirlenmesinin en az 5 kez olduğu takdirde sözleşmenin feshedilebileceği'ne dair bir maddenin yer aldığını gördük. Bu konuyu ilgili makamlara ilettik. Daha sonra ilgili makam sözleşmenin feshedilemeyeceğini ifade etti. Ardından birkaç gün sonra ilgili makamlarca gıda şirketinin sözleşmesi feshedilirken, sözleşmede yer alan 'Gıda zehirlenmesinin en az 5 kez olduğu takdirde sözleşmenin feshedilebileceği'ne dair madde sözleşmeden çıkartıldı. Yaşanan zehirlenme vakasından sonra bu maddelerin sözleşmeden çıkarılması benim görüşümün ne kadar haklı olduğunun kanıtıdır. Zaten benim sözleşmeyi feshetme ile alakalı bir yetkim yok. Hakkımdaki suçlamaları reddederek beraatimi talep ediyorum" dedi. 

'KIŞLADAN SU İÇİNCE KARNIM AĞRIYORDU'

Sanık Aşcı C.E.'de olay günü gece vardiyasının 00.00 da başladığını ifade ederek, "O gün yemekte sunulan hindiler kasaphanede klimanın önünde duruyordu. Bir buçuk saat ön hazırlık yaptık sonra hindileri tepsilere koyarak fırına verdik. Pişirdikten sonra hindileri C.B. ve H.Ş.'ye sabah teslim ettik. Teslim ettiğim sırada bana 'Hindileri çok güzel pişirmişsin' dediler. Ogün yemekten bende yedim ancak o gün kışladan su içmedim. Çünkü kışladan su içince karnım ağrıyordu" diye konuştu.
Duruşmada ifadesi alınan ve olay zamanı kışladaki erkan başkanı olan L.O., kendisinin yaşanan olayın ardından gıda şirketinin sözleşmesinin feshedilmesini neden talep etmediği gerekçesiyle davaya dahil edildiğini belirterek, "Bizim böyle bir yetkimiz yok. Benim bu olayda ihmalim yok. Eğer bir ihmal olayı varsa, olay zamanı eşim hamileydi ve eşimi ihmal etmiş olurdum. Eşim bana ihmal davası açardı. Beraatimi istiyorum" dedi. 

"BAKTARİDEN KAYNAKLI GIDA ZEHİRLENMESİ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM"

Kışlada Rota Şirketi bünyesinde Gıda Mühendisi olarak görev yapan D.Y. ifadesinde kendisinin olay günü bir terör olayı olabileceği şüphesiyle gözaltına alındığını ve 6 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldığını dile getirerek, "Ben olay günü hindi etinin buzunu çözülme aşamasında görev almadım. Sadece pişirilmesi zamanında görev aldım. Yaşan olayın bakteriden kaynaklanan bir gıda zehirlenmesi olayı olduğunu sanmıyorum. Kışladaki sudan kaynaklı olay olduğunu düşünüyorum. Çünkü bahsi geçen bakterinin 150 derece sıcaklıkta yaşayabileceğini sanmıyorum" dedi. 

GENEL MÜDÜR SUÇLAMALARI REDDETTİ

Duruşmaya sanık olarak katılan Rota Şirketi'nin genel müdürü A.T., şirketinin ve kendisinin üzerine atılan suçlamaların tamamını kabul etmediğini belirterek, "Olay zamanı ben Erzincan'daydım. Telefonla olayı öğrendikten sonra yakından takip etmeye başladım. Şirket olarak her şeyi ihaledeki ve sözleşmedeki şartlara göre yaparız. Ne kendimin, ne de şirket çalışanlarının bir ihmali olduğunu düşünmüyorum. Sözleşmemizde 3 bin askere yemek verileceğimiz belirtiliyordu. Ancak biz kışlada 6 bin 200 askere yemek veriyorduk. Ayrıca EDOK tarafından yapılan bir denetlemede çalıştığımız mutfak Türkiye'deki en iyi hijyen kurallarını taşıyan mutfak olarak seçildi. Şirket olarak da gereken önlemler neyse aldık. Suçlamaları kabul etmiyorum" dedi. 
ŞİRKET ÇALIŞANLARININ AVUKATI: İDDİANAMEYİ KABUL ETMİYORUZ
Rota Şirketi çalışanlarının avukatı Fatih Mehmet Erduran ise, hazırlanan iddianamenin somut delilere dayalı olarak hazırlanmadığını, iddianamede yer alan raporlarından bir tanesinde salmonellaya rastlanmadığını, bir raporda ise bakteriye rastlanıldığını belirtildiğini, yaşanan olayın sudan kaynaklanabileceğini iddia etti. Avukat Erduran yaptığı savunmada, "Özellikle kışlada kullanılan su şebeke suyu değil. Kışlanın suyu 4 kuyudan temin ediliyor. Çevre İl Müdürlüğü yetkilileri olaydan sonra yaptığı incelemede kuyularda klor olmadığını tespit etti. Ayrıca olaydan birkaç gün önce şiddetli yağmur yağmış ve kışlada kanalizasyon çalışması yapılmış. Bu konuda bir çok risk faktörü oluşabilir. Ayrıca o günkü askerlerin ifadelerini okuduğumuzda bir çok asker yemek yemediğini sadece su içtiğini söylüyor. Su içmeyip yemek yiyenler var. Onlarda kendilerinde hiçbir şey olmadığını beyan ediyorlar. Olaydan sonra o gün yenilen hindi eti ve spagettiden alınan örnekler Müfreze Komutanlığı'nın laboratuvarlarında incelendi. Raporda salmonella bakterisine rastlanılmadığı belirtiliyor. Ancak Sağlık Bakanlığı'nın laboratuvarlarında bu bakteriye rastlanıldığı ifade ediliyor. 2 rapor arasında çelişki var. Hala yemeklerde salmonella bakterisi olup olmadığı tereddüttü var. Ayrıca salmonella bakterisi 72 derece sıcaklıkta ölen bir bakteri. O günkü hindi etleri 150 derecede yapılmış. Ayrıca spagettide salmonella bakterisinin olması mümkün bile değil.
Yani ortada somut bir şey yok" diye konuştu. 

Yaşanan olayda hayatını kaybeden Er Hüsnü Özel ile ilgili de konuşan Avukat Erduran, "O gün vefat eden askerimiz o geceki askerlerle birlikte hastaneye giden ilk grup arasında yer alıyor. Herkese uygulanan tedavi ona da uygulanıyor. Sonra kışlasına geri dönüyor. 24 saat sonra neredeyse ölü vaziyette hastaneye tekrar geri getiriliyor. Peki bu askerimiz bu duruma gelene kadar kimseyle konuşmamış veya kimseye kötü olduğunu söylememiş mi? İzmir Adli Tıp Kurumu raporuna göre askerimizin akciğer bölgesinde oluşan ödemden vefat ettiği belirtiliyor. Ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu ise etken maddesi tespit edilemeyen gıda zehirlenmesinden kaynaklı olduğunu belirtiyor. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Yani gıda zehirlenmesinden kaynaklı somut bir şey yok ortada. Ayrıca edindiğimiz bilgiye göre vefat eden askerimizde hastane enfeksiyonu denen bir bakteriye rastlanıldığını öğrendik. Bu nedenle müvekkillerimizin üzerine atılan suçlamaları kabul etmiyoruz" dedi. 

İfadelerin ve avukatların dinlenilmesinin ardından mahkeme heyeti duruşmayı, gelmeyen sanıkların mahkemeye getirilerek dinlenmesine karar vererek 2 Ekim Salı günü saat 13.30'a erteledi.