İZMİR’in iki üniversitesinin mühendislik ve mimarlık bölümlerinde görev yapan kadın akademisyenlerinden oluşan Türkiye Biyotasarım Takımı, yapısal, mimari ve endüstriyel alanlarda kullanılabilecek çevreye duyarlı biyotasarım ürünler  geliştiriyor. Türkiye’nin ilk resmi biyotasarım takımını kuran kadınlar, TÜBİTAK projeleri geliştirerek, bilimi destekleyen yaratıcı çözümler üretiyor. Akıllı mantarlara İzmir'deki karayollarını bulduran kadın akademisyenler, bakteriden de biyotuğla üretti.
İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesi’nin biyomühendislik, mimarlık, inşaat, kimya, makine ve elektronik mühendisliği gibi farklı bölümlerinde görev yapan 6 kadın akademisyen 2016 yılında bir araya gelerek, ‘Türkiye Biyotasarım Takımı’ isimli ortak araştırma ve proje geliştirme platformu kurdu. Türkiye’nin ilk resmi biyotasarım takımı olma özelliğine sahip olan ekip, mühendislik ve mimarlık disiplinlerini birleştirip, doğadan ilham alarak geliştirdiği projeler ile sürdürülebilir çevreye katkı vermeyi amaçlıyor. Bugüne kadar birden fazla TÜBİTAK projesine imza atan kadın bilim insanları, gündelik hayatta kullanılabilecek, doğal, biyolojik mühendislik ürünleri tasarlıyor. Öğrencilere ve akademisyenlere yönelik atölyeler de düzenleyen kadınlar, yapısal, mimari ve endüstriyel alanlarda kullanılabilecek çevre dostu ürünler geliştirip patentlerini alma adına çalışmalarına devam ediyor.
YEŞİL BİNA KONSEPTİNE UYGUN ‘BİYOTUĞLA’
Bu projelerden biri de, biyolojik kökenli doğal malzemeler üretmek üzere başlattıkları çalışma kapsamında geliştirdikleri yeşil bina konseptine uygun, kum ve bakteri kullanarak elde ettikleri yapı malzemesi. Projeyi anlatan Ege Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Özge Andiç Çakır, "Biz canlılarla iş birliği içerisinde bazı ürünler geliştiriyoruz. Bunu yaparken de kullandığımız canlılar bakteriler. Bu bakteriler de aynı çimento gibi bağlayıcı ürünler oluşturuyorlar. Kumu birbirine bağlayarak biyotuğlalar oluşturuyorlar. Bu projeyi geliştirme aşamasındayız. Fon arayışındayız. Ufak çıktılarımız oldu, atölyelerimizde de paylaştık. Standart bir tuğla üretiminden çok daha basit bir yolla geliştirdik. Bu ürün, yeşil bina konseptinde kullanılabilir. Binaların iç alanlarında bazı tuğlaların yerine biyotuğlalar kullanarak, gelecekte daha yeşil, daha çevre dostu, karbondioksit emisyonu daha düşük binalara sahip olabiliriz" dedi.
'KADINLAR BİR ARADA OLUNCA DAHA YARATICI PROJELER ORTAYA KOYUYOR'
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Didem Akyol Altun ise, "Hem biyotasarım alanında farkındalığı artırmak hem de kendi adımıza yeni akademik ve uygulamalı çalışmalar yapmayı amaçlıyoruz. Farklı canlılarla işbirliği kurmaya çalışıyoruz. Doğadan esinlenmekle kalmayıp bunun ötesine geçerek, bakteriler, mantarlar gibi mikroorganizmalarla farklı yapı malzemeleri yada farklı tasarım ürünleri ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Atölyeler düzenleyerek öğrencilerimizle bir araya gelmeye çalışıyoruz. Kadın olmanın verdiği bir enerji var, hepimizin kadın olması çok kasti bir şey değildi aslında. Biraz doğal olarak gelişen bir süreçti. Ben de kadınların bir arada daha iyi, daha yaratıcı projeler çıkarabileceğine inanıyorum. Daha çabuk organize olup, hızlı bir şekilde devam edebiliyoruz" diye konuştu.
Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Ayça Tokuç, "Normalde biyoloji ve doğayla ilgili tasarım yaklaşımları hep doğayı taklit etmek, doğayı gözlemlemek olarak ele alınıyor. Oysa biz doğadaki canlıları çözümün bir parçası olarak tasarımlarımızda nasıl kullanabiliriz diye bakıyoruz. Etrafta bir sorun gözlemleyip bu sorunu canlıların ve mikroorganizmaların nasıl çözdüğünü, bu çözümleri nasıl bizim sorunlarımıza entegre edebileceğimizi düşünüyoruz" dedi.
AKILLI MANTARLAR PROJESİ
Gelecekte kent tasarımına yardımcı olması amacıyla geliştirdikleri ‘Akıllı Mantarlar’ projesinden bahseden Dokuz Eylül Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği öğretim üyesi Gülden Köktürk de "Mikroorganizma olarak mantarları kullanarak bir proje gerçekleştirdik. Bu mantarların en önemli özelliği besinlere ulaşan en kısa yolu bulmaları. Mantarlar daha önce yapılan çalışmalarda metro ağını oluşturmada ve otoyolların güzergahlarını belirlemede kullanılmış. Mantarların hafıza özelliği de var. Biz en kısa yolu bulma özelliğini ele alarak çeşitli labirentleri çözdürdük. Bir TÜBİTAK projesi ile onlara İzmir’deki karayollarını buldurduk. Bizim halihazırda kullandığımız karayollarımızla nasıl örtüşüyor diye baktık. Sonuç gayet başarılıydı" dedi.

 FOTOĞRAF