İZMİR, () - İZMİR'de, Halkların Köprüsü Derneği tarafından, 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü nedeniyle düzenlenen basın toplantısında, mültecilerin yaşadıkları sorunlar ve çözüm önerileri anlatıldı. Halkların Köprüsü Derneği Başkanı Cem Terzi, dernek binasında basın toplantısı yaptı. Terzi, hükümetin, Ortadoğu politakaları, mültecilere statü vermemesi, geçici koruma statüsünün tanıdığı kısıtlı haklar, üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen gerekli hukuki entegrasyona başlanmamasını eleştirdi, vatandaşlığın sadece diplomalı ve zengin Suriyelilere verilmek istendiğini belirtti. Cem Terzi açıklamasında, "Türkiye, mülteciler için çekim merkezi olmama gerekçesiyle, coğrafi sınırlamayı kaldırmayan çok az sayıda ülkeden biridir. Mültecilere mültecilik yerine geçici koruma statüsü verilmesinin nedeni, Türkiye'nin soruna hak temelli değil, yardım temelli yaklaşması ve istediğinde Bakanlar Kurulu kararı ile bütün Suriyelileri geri gönderebilme yetkisini kendisinde muhafaza etmek istemesidir. Geçici koruma statüsündeki Suriyelilerin uluslararası koruma başvuru imkanı yoktur. Türkiye'deki milyonlarca Suriyeli mültecinin burada onurlu bir yaşam kurmalarını sağlayacak haklara erişimleri ve bu insanların başka ülkelere mülteci olarak gitmeleri engellenmektedir. Suriyeliler dışındaki mültecilerin statü ve hakları Suriyelilere kıyasla çok daha olumsuz durumda. Türkiye'de Suriyeliler ve Suriyeli olmayan yabancılar olarak ayrımcı, ikili bir yapı oluştu" dedi. Hükümeti politikalarından dolayı eleştiren Cem Terzi, "Mülteci meselesine hazırlıksız yakalandılar. Çok geç ve çok küçük adımlar atıldı. Mültecilere geçici koruma statüsünün kağıt üzerinde sunduğu fırsatlar bile anlatılamadı, bu hizmetlerden tam anlamıyla yararlanmaları sağlanamadı. Dil engelini aşmak için etkin bir çalışma yapılmamıştır. Kayıt işlemleri zor ve uzun süren çileli bir uğraşa dönüşmüştür. Kamusal hizmetlere erişim ülke genelinde standartlaştırılamamış yerel yöneticilerin insafına terk edilmiştir. Mülteciler sürekli mağdur edilmiştir. Suriyeli mülteciler kendilerini Türkiye'de bir gelecek kurmak üzere güvende hissedememişlerdir. Türkiye toplumu da doğru bilgilendirilmediği, açık bir tartışma ortamı yaratılmadığı ve demokratik rıza için bir çaba gösterilmediği için vatandaşlık konusuna tepkili hale gelmiştir. Oysa, Türkiye'ye sığınan milyonlarca insanın vatandaşlıkla eşit statüde nasıl içerileceği çok önemli bir meseledir. Onları hem kendi ülkelerine yabancılaştırmadan, özlemlerini, dönüş isteklerini yok etmeden, ama aynı zamanda insanlık dışı bir muameleye maruz bırakmadan konumlandırabileceğimiz bir düzenlemeyi nasıl yapılabileceğimizi açık ve yapıcı biçimde tartışmalıydık" dedi.