Faik KAPTAN- Murat ÇAKIR/İSTANBUL,() KUZEY Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) yeni Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki- Moon’un davetlisi olarak İstanbul’dan New York’a giderken Atatürk Havalimanı’nda yaptığı açıklamada ortak çözüme iki tarafın da ihtiyacı olduğunu belirtti. Akıncı, "Biz Kıbrıs Türk toplumu olarak yıllardır yitirilen bu hakkımızı almak istiyoruz. Eşit ortak olarak bir devlette var olmak istiyoruz. Görünür gelecekte ulaşılabilecek hedef bu görünüyor. Daha farklı bir ulaşılabilir hedef yok. Türkiye’nin desteklediği hedef de bu. Birleşmiş Milletlerin desteklediği hedef de bu" diye konuştu. Yanında eşi Meral Akıncı ile birlikte Lefkoşa’dan gelen ve 13.45’de THY’ye ait bir uçakla ABD’ye giden Cumhurbaşkanı Akıncı, şunları söyledi: “ İki tarafın da buna ihtiyacı var. Birincisi ekonomik nedenlerden dolayı, ikincisi ise Doğu Akdeniz’deki doğalgaz rezervleri. Orada ortak akılla ortak yarar üretmek varken çatışma yaratmanın bir alemi yoktur. Bu doğalgaz yatakları belki İsrail gazıyla da birleştirilerek Türkiye üstünden Avrupa’ya aktarılması akıl işidir. En kestirme yoldur, en ucuz maliyettir. Tüm tarafların kazançlı çıkabileceği bir ortak payda yaratmaktadır. Bu Türk-Yunan ve Türk-İsrail ilişkilerine katkı yapar. Türkiye’nin AB ilişkilerine de yardımcı olur. Avrupa’nın Rus gazına olan bağımlılığını da bir nebze olsun hafifletir. Onun için çözüm bir ihtiyaç olabilir. Biz akıl yolunun tarafındayız. “ TANGO DEĞİL HALAY KKTC'de Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri. Ban Ki-Moon ile ilk kez buluşmak üzere New York’a giden KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, sayıca az olan Türk toplumunun eşitlik ve güven içinde yaşayabilecekleri bir düzeni el birliği ile yaratmak amacında olduklarını belirterek, şunları söyledi: “ Kıbrıs’ta iki taraf var. Bu iki taraf birlikte uyum için tango yapmak durumundadırlar. Biri ötekinin ayağına basarsa bu iş olmaz, şeklinde bir söz söylemiştim. Bunu biraz farklılaştırdım. Aslında Kıbrıs’ta tangodan öte halaya ihtiyacımız var. Herkesin el ele tutuşacağı çok daha fazla katılımın olacağı ve uyum içinde birlikte hedefe doğru yol alacağı yeni bir süreç yaşanması lazım. Bunun için de tabii ki Kıbrıs Türk Toplumu olarak Türkiye’de bulunan hangi hükümet olursa olsun, onlarla diyalog içersinde, istişare içinde bu süreci yürütmemiz lazım. Yani kapalı kapılar ardında liderlerin buluşmasından farklı yeni bir dönem lazım. Daha şeffaf, daha paylaşımcı ve daha katılımcı yeni bir süreç söz konusu olmalıdır.” SOMUT OLARAK YAPILANLAR Mustafa Akıncı bir gazetecinin şu ana kadar yapılanlarla ilgili sorusunu şöyle cevapladı: “Biz liderler olarak ayda iki kez buluşacağız. Güven arttırıcı önlemler olarak bir dizi tedbir uygulamaya başladık. Buna göre ilk olarak karşıya geçişlerde mühürlenen vize kağıdını kaldırdık. İki tarafın elektrik şebekelerinin birbirine bağlanması kararını aldık. Buna göre artık elektrik kesintileri olmayacak. Mobil telefon sistemlerinin bir şekilde ilişkilendirilmesi kararı aldık. Yani her iki tarafta nerede olursa olusun evi ile görüşebilecek. Magosa ve Lefke tarafında iki kapının daha açılması kararını aldık. Radyo frekanslarının çatışmasını önleyecek anlaşmayı yaptık. Kültür ve sanat komiteleri kurulmasına karar verdik. Barış süreçlerinde kadınların daha etkin rol alması için gerekenlerin yapılması amacıyla bir komite kurduk. İlk kez bir çağrı yaptık ve kayıplar için bir komite kuruldu ve binden fazla kaybın bulunmasına çalışıyor. Bu bir insanlık göreviydi. Kimin dağarcığında ne bilgisi varsa kesinlikle mahremiyete dikkat edileceği güvencesini verdik. Amaç bulabilmektir. Acılara bir nebze olsun derman olmaktır.” REFERANDUM OLURSA Mustafa Akıncı bir gazetecinin, ” İşler yolunda gider ve referanduma gidilirse sizce halkın tepkisi ne olur?" sorusu üzerine şöyle konuştu: “11 Yıl önce Kıbrıs Türk Halkı, Annan planına destek verdi. Rum toplumu o dönemde AB’ye girme sözü aldığı için bu oylamada 'hayır' dedi. Ancak şöyle bir gelişme oldu; Rum toplumu öncelikle AB’ye girip oranın da desteği ile kendilerinin arzu ettiği bir çözümü Türk tarafına kabul ettirecekleri yanılgısına düştüler. Ama günün sonunda ne oldu? AB’ye sadece girmiş olmanın çok da böyle bir cennet bahçesi olmadığını gördüler. Ben AB'ye girilmesin, diyenlerden değilim. Ama AB’de olsanız da ciddi hüsranlara uğrayabilirsiniz. Bunun bir göstergesi de Rum tarafında son yıllarda yaşanan gelişmelerdir. Şimdi bu yaşananlardan sonra görüldüğü kadar her iki tarafta da çözüme destek var. Ortak olması gereken devlet tek toplumun hakimiyetinde sürdü. Bugün de aynı noktadayız. Dolayısıyla bizim gasp edilmiş bir hakkımız söz konusudur. Biz Kıbrıs Türk toplumu olarak yıllardır yitirilen bu hakkımızı almak istiyoruz. Eşit ortak olarak bir devlette var olmak istiyoruz. Görünür gelecekte ulaşılabilecek hedef bu görünüyor. Daha farklı bir ulaşılabilir hedef yok. Türkiye’nin desteklediği hedef de bu. Birleşmiş Milletlerin desteklediği hedef de bu. Dolayısıyla ben halktan aldığım yetki çerçevesinde hareket etmek zorundayım. Ama halk önüne konana bakacaktır. Günün sonunda. O nedenle omzumuzdaki yük çok ağırdır. Halkımızın benimseyebileceği ortak bir sorumluluğumuz var. Kısacası akıl yolunda ortak yarar konusunda buluşmak. Biz akıl yolunun tarafındayız.”