BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu, 'Uzun adamın evine hoş geldiniz' pankartıyla karşılandığı Rize'de, "Bağrından bir yiğit bir büyük dünya lideri çıkaran Rize'ye selam olsun" dedi. Ana muhalefet partisi CHP'ye yüklenen Davutoğlu, "Kılıçdaroğlu, 'Biz de Türkiye'yi idare edebiliriz' demişti 1 ay kadar önce. Allah muhafaza. Bu millet Kılıçdaroğlu'na değil 4 yıl, 4 dakika bile bu ülkeyi emanet etmez" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Ak Parti Rize il kongresinde konuştu. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Kampusu içerisindeki kapalı spor salonunda yapılan kongreye Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanı Süleyman Soylu ile AK Parti Rize ve Artvin Milletvekilleri katıldı. Salona gelen yol güzergahındaki üst geçide, 'Uzun adamın evine hoş geldiniz' pankartı asıldı. Salonda ise Osmanlıca ve Türkçe yazılı, 'Osmanlı’nın yiğit oğlu hoca Ahmet Davutoğlu' yazılı afişler ile 'Büyük ustanın memleketine hoş geldiniz' pankartları yer aldı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’na salona girişi sırasında Osmanlı kıyafetleri giyen 6 yaşındaki Yusuf Enes adlı çocuk tarafından çiçek verildi.

"DÜNYA LİDERİ ÇIKARAN RİZE’YE SELAM OLSUN"

Çaykur Rizespor atkısı ile kongrede konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu konuşmasına, "Bağrından bir yiğit bir büyük dünya lideri çıkaran Rize’ye selam olsun" sözleri ile başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın memleketi Rize'de olmaktan mutluluk duyduğunu ifade eden Davutoğlu, Erdoğan'ı cezaevinde ziyareti sırasında yaşadıkları bir anısını anlatarak şunları söyledi:

"Ak Parti'nin geçirdiği badireli yolların her aşamasını en iyi Rizeliler bilir. Çünkü Ak Parti aslında bir yiğit dava adamının hayat akışında her aşamasında karşılaştıkları zorlukları yaşadı. Bu büyük emaneti olağanüstü kongrede Cumhurbaşkanımızdan aldığımda bir an gözümün önüne Pınarhisar Cezaevi geldi. Pınarhisar Cezaevinde kendisini rahmetli babamla ziyaret ettiğime orada sohbet etme imkanı bulmuştuk. Allah'ın takdiri, ne o ne ben o zaman yıllar sonra bir büyük emaneti birbirimizi tevdi edeceğimizi belki düşünmemiştik. Ama o hapishane odasının görüşme odasından, daha sonra o emaneti birbirine tevdi eden ve o emaneti taşıma kararlılığı üstlenen iki kardeş, iki dava adamı çıktı. Pınarhisar'da o zaman görüştüğümüzde dışarıda yazılan şeyler şuydu; 'Artık muhtar bile olamaz.' Onların muhtar bile olamaz dediği Rizeli yiğit adam Cumhurbaşkanı oldu mu? Demek ki milletin kararını manşetler vermiyor. Demek ki birileri perde arkasında toplantılar yaparak, kumpaslar yaparak kaderi belirleyemiyor. Kaderimizi Rabb'imize, geleceğimizi milletimize emanet ettik. Muhtar bile olamaz deyip seçimlere girmesini yasakladılar ama Başbakan olmasını engelleyebildiler mi?"

“GEZİ PROVAKATÖRLERİ YALOVA’DA SESİNİ ÇIKARDI MI?”

Konuşmasında Gezi olaylarına da değinen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Son 1,5 yıl içinde 2011 seçimlerinden sonra engelleyemedikleri hareketi başka provokasyonlarla engellemeye çalıştılar; Gezi provokasyonları. Şimdi buradan sorma vaktidir: 8-10 ağacın bir yerden bir yere taşınması için ülkeyi kaosa sürükleyen o provokatörler Yalova'da asırlık çınarlar kesildiğinde seslerini çıkardılar mı? Çünkü mesele tam da onların dediği gibi ağaç meselesi değildi. Mesele milletten güç alan bir iktidara darbe yapma, milletten güç alan bir lideri bulunduğu makamdan uzaklaştırma çabasıydı. Hedeflerine ulaşabildiler mi? Ulaşamadılar."

“HÜKÜMETİ YERİNDEN ETMEYE ÇALIŞTILAR”

Partililerin 'Vur vur inlesin, Pensilvanya dinlesin' sözleri üzerine, "Daha çok dinleyecekler" diyen Davutoğlu, 17-25 Aralık operasyonları üzerinden paralel yapıyı eleştirdi. Davutoğlu şunları söyledi:
"Gezi provokasyonları başarılı olamayınca 17 Aralık-25 Aralık provokasyonlarına yöneldiler. Bu sefer başka bir maskeyle dini görünüm altında olan bir paralel çeteyi devreye soktular. Bu çete üzerinden halkın iradesiyle işbaşına gelmiş hükümeti yerinden etmeye çalıştılar. Yargı adına aynen 27 Mayıs yargısı gibi ileride bir utanç belgesi olacak şekilde görevini sürdürmekte olan bir Başbakan için 'Dönemin Başbakanı' diye iddianame hazırladılar. O kadar emindiler ki bu tuzaktan, sonra Başbakanımızı yerinden edecekler ve kendi istedikleri tür bir yönetim kuracaklar. Onlar kapalı kapılar ardında bu tuzakları kurarken bu milletin aziz fertleri alnı secdede, bu parti ve bu lider için dua ediyordu. Hesap edemedikleri oydu. Onlar bedduaların arkasına saklanırken, zillet içinde vatandan uzakta bir diyarda vatan aleyhine beddualar yaparken, alnı secdedeki aziz milletimiz Ak Parti için ve Cumhurbaşkanımız için dualar ediyordu. Durduramadılar engelleyemediler."

KILIÇDAROĞLU'NA YÜKLENDİ

Başbakan Davutoğlu, Şişli Belediyesi'nde yaşanan olayları hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kılıçdaroğlu, bütçe görüşmesinde o dar aklıyla, o küçük hesapla cumhurbaşkanımızla benim arama kendince bir görüş farkı veya fitne sokmaya çalıştı. Cumhurbaşkanımızla ilişkimiz, dava arkadaşlığımız siyasetle başlamadı, siyasetle bitmez, ölümle bitmez. Bu dünya ahret kardeşlik davasıdır. Kılıçdaroğlu bir kez daha düşünsün. Bugün burada olduğu gibi tam bir demokrasi şöleni halinde kongreler yapan Ak Parti kadroları var. Diğer taraftan Şişli Belediyesi'nde olduğu gibi birbirini tehdit eden, birbirine hakaret eden bir CHP zihniyeti var. Gitsinler önce kendi evlerini düzene koysunlar. Kılıçdaroğlu, 'Biz de Türkiye'yi idare edebiliriz' demişti. Allah muhafaza. Bu millet Kılıçdaroğlu'na değil 4 yıl, 4 dakika bile bu ülkeyi emanet etmez. Şişli'de yaşananlardan sonra 4 dakika bu ülke yönetiminde bulunsalar birbirilerinin koltuklarına göz dikerler. Birbirileriyle mücadele etmekten milletin yüzüne bakamazlar. Daha siz Şişli'yi bile idare edemiyorsunuz. Bırakın İstanbul'u, bırakın Türkiye'yi, Şişli'yi bile idare edemeyenler nasıl milletin huzuruna çıkar?"

"KİRLİ KOALİSYONLAR KURDULAR"

CHP Milletvekili Birgül Ayman Güler'in 'Partim cemaat ile ittifak yaptı' sözlerine değinen Davutoğlu, şunları söyledi:
"Bir CHP milletvekili itirafta bulundu. Cemaat tabirini kullanmaktan cemaat adına burada özür diliyorum ama o öyle kullandığı için söyleyeceğim, 'Geçmişte bu cemaatle işbirliği yapmakla hata ettik' dedi. Aslında bir itirafta bulundu. Son 1,5 yıldır bu topraklarda milli iradeden ümidini kesmiş olan bütün siyasi partiler bir şekilde kirli oyunların içine girdiler. Kirli koalisyonlar kurdular. Şimdi 2015 haziranına doğru giderken bu koalisyonları tekrar oluşturma çabası içindeler. Hepsi ve arkasındaki paralel çete harekete geçse bizim hareketimizi bir saniye durdurabilir mi?"

“VATANDAŞLARIN HAKKINI GASP EDENLERDEN BU GASPIN HESABI SORULUR”

14 Aralık operasyonu hakkında değerlendirmede bulunan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Hep manipülasyonla, aldatmacalarla kamuoyunu yanıltmaya çalıştılar. 14 Aralık'ta yargının işlettiği sürece itiraz ederken de şunu diyorlar. 'Gazeteciler tutuklanıyor.' Bir anda bakıyorsunuz, pazar günü herkes tatildeyken başka bir konu olsa karar alması haftalarca sürecek olan AB, pazar günü daha olayın aslını bilmeden hemen Türkiye'yi kınayan açıklamalar yaptı. Çünkü içeride ve dışarıda yürütülen kampanya açık.

Eğer yargı bu çetelere dokunuyorsa hemen yargısal sürece müdahale edilmesi isteniyor. Eğer hukuk devleti varsa bırakın yargı süreci işlesin. Kimse gazetecilik dolayısıyla şu anda soruşturma altında değildir. Bir çete basın üzerinden örgütlenerek emniyette ve yargıdaki araçlarıyla mazlum ve mağdur bir başka topluluk üzerine kumpas kurduysa, onları bir terör örgütü olarak gösterip koydukları bazı silahlarla masum insanları 17 ay mahkum etmişlerse, onlar da bu konuda bir şikayette bulunmuşsa, bu şikayetin gereğini yapmak yargının görevidir. Bu hükümetin ya da herhangi bir siyasi saikin müdahil olduğu bir konu değildir. Aksine insan hakları açısından mağdur edilmiş vatandaşlarımızdan gelen bir şikayetin yargı tarafından takip edilmesidir. Hemen konuyu saptırarak sanki basına dönük bir operasyon yapılıyormuş gibi bunu dünyaya şikayet edenler ve bu şikayet üzerinden Türkiye'yi dışarıda mahkum etmek isteyenler bilsinler ki Türkiye her açıdan özgürlükler ülkesidir.

Bilsinler ki basın mensupları da dahil olmak üzere toplumda hiç kimse layüsel değildir. Hesap vermez konumda değildir. Herkes yaptıklarının hesabını vermek durumundadır. Türkiye’de milli iradeye karşı yapılan her kumpasın hesabı sorulacaktır. Yargı ya da emniyet içinde örgütlenmeler suretiyle diğer vatandaşlarımızın haklarını gasp edenlerden de bu gaspın hesabı sorulur."