CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Tanktan zırhlı araçlara, savaş gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. Açık konuşmak gerekirse şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık" dedi.
Cumhurbaşkanı  Erdoğan, İstanbul Yeni Havalimanı'nda düzenlenen TEKNOFEST İstanbul Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali'ni ziyaret etti. Erdoğan, burada TEKNOFEST'te gelenlere hitap etti.

"OSMANLI DEVLETİ 17. YÜZYILDAN İTİBAREN TEKNOLOJİ KONUSUNDAKİ GERİLİĞİNİN FARKINA VARMIŞTIR" 

Erdoğan, güvenlik kavramının anlamının büyük ölçüde değiştiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Artık fiziki güvenliğinizi siber güvenlikle, dijital sanayiyle, yerli yazılımla, yapay zekayla tahkim etmiyorsanız kendi kendinizi kandırıyorsunuz demektir. Günümüzde dijital güvenliğiniz yoksa istediğiniz kadar fiziki tedbir uygulayın, gerçek manada özgürlüğünüzü sağlayamazsınız. Esasen bizim ecdadımız, yıllarca kendi döneminin teknolojilerine öncülük etmiş, daha sonra liderliği ne yazık ki elinden kaçırmıştır. Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan itibaren teknoloji konusundaki geriliğinin farkına varmıştır. Dönemin padişahları ve dirayetli yöneticileri bu sorunun çözümünü batının teknolojisini ülkemize taşımakta görmüştür. Bu tercihin tabii bir sonucu olarak teknolojiyi kullanacak insan kaynağı da yine batıda eğitilme yoluna gidilmiştir. Bugün geriye doğru baktığımızda bu tercihin çok da isabetli olmadığını anlıyoruz. Mühendislik öğrensin diye Batı'ya gönderdiğimiz öğrenciler çoğunlukla zihinleri bize yabancı fikirlerle iğfal edilmiş olarak ülkelerine dönmüşlerdir. Halbuki asıl olan hazır teknolojiyi almak ve onun kullanımını öğrenmek değil, teknolojiyi tasarlamak, geliştirmek ve öğretmektir. Osmanlı özellikle Sultan Abdülhamid-i Sani döneminde bu istikamette birtakım adımlar atmışsa da maalesef devletin ömrü bunları tamamlamaya yetmemiştir" dedi.

"GEREKEN ADIMLAR UZUN YILLAR BOYUNCA YETERLİ DÜZEYDE ATILAMADI"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'na kadar üzerine ölü toprağı serpilmiş şekilde tamamen dış yardımlara bağımlı kaldığını söyledi
Erdoğan, "Kıbrıs Barış Harekatı'nda ülkemizin mühimmattan yedek parçaya ve tüm  bunlarla birlikte telsiz muhaberesinde bile haberleşme sistemlerine kadar her alanda yaşadığı ambargo, durumun vehametini anlamaya başlamamıza vesile olmuştur.
Buna rağmen gereken adımlar uzun yıllar boyunca yeterli düzeyde atılamadı. Benzer sıkıntıları otomobilden bilgisayara teknolojiyle ilgili kadar her alanda görmek mümkündür. Yerli otomobilimiz Devrim'in hikayesi malumunuzdur. Hazırcılığın cazibesi bir kez daha üretim iştiyakına galip gelmiştir. Rahmetli Özal bu gerçeği fark ettiği için bu alandaki projeleri bütüncül değerlendirme yoluna gitmiştir.
Dönemin şartları ve imkanları çerçevesinde birtakım önemli çalışmalar başlatılmışsa da 2003'e geldiğimizde savunma sanayimizin ihtiyaçlarının ancak yüzde 20'si yerli imkanlarla karşılanabilir durumdaydı. Üstelik bu yüzde 20 içinde de yüksek teknolojiye dayalı maalesef pek bir şey göremiyorduk. Başbakanlığım döneminde bu alanı kişisel himayem altına alarak büyük bir atılım
başlattık. Projelerin tasarımından finansmanına kadar her aşamasını bizzat takip ettim. Tank, helikopter, insansız hava aracı gibi pek çok ürünün hazır alım projelerini iptal ederek, tamamında milli ve özgün model geliştirme çalışmalarını başlattık. Bu sayede Türkiye, savunma sanayi ihtiyaçlarının yüzde 65'ini kendisi üretebilen bir ülke durumuna gelmiştir" diye konuştu.

"SINIR İÇİ VE ÖTESİ OPERASYONLARDA ÇOK BÜYÜK ZORLUKLARLA KARŞILAŞIRDIK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Halen ülkemizde 600'ün üzerinde savunma sanayi projesi yürütülüyor. Tanktan zırhlı araçlara, savaş
gemisinden deniz altına, uçaktan helikoptere, silahlı ve silahsız insansız hava araçlarından milli piyade tüfeğine, uydulardan hava savunma sistemlerine, füzelerden lazer silahlarına kadar geniş bir ürün yelpazesine şu anda sahibiz. Açık konuşmak gerekirse şayet bu düzeye gelmemiş olsaydık, şu anda yürüttüğümüz sınır içi ve ötesi operasyonlarda çok büyük zorluklarla karşılaşırdık. Eğer
Afrin'de başarı sağladıysak, Cerablus'ta sağladıysak, Cudi'de, Gabar'da arka arkaya başarılar geliyorsa, Kandil'de, Sincar'da başarılar geliyorsa, işte bütün bunların büyük bir kısmını artık ülkemizde üretir hale geldik" şeklinde konuştu.

"PROJELERİMİZ SABOTE EDİLMEYE ÇALIŞILDI" 

Erdoğan, "Savunma sanayimiz geliştikçe orta ve yüksek teknolojiye dayalı  araştırma, geliştirme ve ticari ürün faaliyetleri de hızlanmaya başladı. Bunun yanında finans teknolojilerini sağlık, enerji ve diğer kritik teknolojileri yerli ve milli olarak geliştirerek bağımsızlığımızı perçinlemeye çalışıyoruz. 'Dünyanın en büyük ekonomisinden biri olacağız.' derken aynı zamanda işin bu boyutunu da kastediyoruz. Bu çerçevede bilim insanlarımızın yurda dönüş seferberliğini başlatıyor. Uluslararası lider araştırmacılar programı hazırlıyoruz. Buradan dünyanın her yerindeki bilim insanlarımızı, ülkemizde başlattığımız bilim ve teknoloji atılımımıza katılmaya davet ediyorum. Öte yandan 1930-1940'lardaki hamlelerimiz ne ise, şimdi yeniden bu hamleyi kazanmak ve bu adımı atmak durumundayız. O zaman engellendiler. Bu dönemde de elbette projelerimiz sabote edilmeye çalışıldı" diye konuştu.

"DAHA UCUZA VERME VAADİYLE KANDIRILMAK İSTENDİK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, artık bu projeleri sabote edecek bir iktidarın olmadığını belirterek, "Bu projelere ön açan bir iktidar var. Ne diyorlardı bize? 'Boş verin. Ne yapacaksınız yeni teknolojiyi geliştirmeyi? Size en gelişmiş teknolojiyi verelim.' teklifleriyle karşılaştık. Sürekli daha iyisini, daha ucuza verme vaadiyle kandırılmak istendik. Şu insansız hava araçları... Vermediler. Bizzat oturduk, konuştuk. Vermediler. İki gün, üç gün, 48 saat... Paramızla vermediler. Ama terör örgütlerine görüyorsunuz 19 bin tır silah ve mühimmat gönderiyorlar, 3 bin kargo uçağıyla silah ve mühimmat gönderiyorlar. Bunlar, bize dost görünenler, stratejik ortak görünenler. Bize bunlar bunu yapıyor. Hatta ima yoluyla Nuri Demirağ'ların, Nuri Killigil'lerin akıbetiyle tehdit edildiğimiz anlar dahi oldu" ifadelerini kullandı.


"MÜCADELEYİ BIRAKMADIĞINIZDA ÖNÜNÜZDE KAPILARIN BİRER BİRER AÇILDIĞINI GÖRECEKSİNİZ" 

"Lütfen hayallerinizin peşinden gidin" diye seslenen Erdoğan, "Siz bu yola girdiğinizde yanınızda üniversiteleriyle, araştırma geliştirme
destekleriyle, teşvik programlarıyla, hibe uygulamalarıyla, tüm imkanlarıyla devletinizi bulacaksınız. Şair ne diyor, 'Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.' Bugün dünyanın en zengin insanları arasında yer alan Asya kökenli bir girişimcinin kurduğu internet alışveriş sitesine gelinceye kadar yaşadıklarının  hikayesi de azimle hedefinize yürüdüğünüzde nereye ulaşabileceğinizin örneklerinden biridir. Ülkemizdeki pek çok iş adamından da kendi benzer hikayelerini dinledim. Hatta kendi hayat hikayem de aynı şekilde gelişmiştir.

Sizlerden isteğim, karşılaştığınız zorluklardan, hayal kırıklıklarından asla yılmadan yolunuza devam etmenizdir. Eğer Tayyip Erdoğan sizin yaşlarınızdayken ilk karşılaştığı zorluk karşısında pes edip evine dönseydi bugün burada olamazdı" dedi.

İnançlarında ümitsizliğe asla yer olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yüreğinizdeki iman asla bitmeyecek olan en önemli sermayenizdir. Şu aşamada size lazım olan tek şey gücünüzü imanınızdan alan kendi enerjiniz, azminiz, gayretiniz ve hedeflerinizdir. Kendinize güvendiğinizde, hatalarınızdan ders aldığınızda, kendinizi geliştirmekten vazgeçmediğinizde ve mücadeleyi bırakmadığınızda önünüzde kapıların birer birer açıldığını göreceksiniz. Günümüz dünyasındaki zenginlerin artık hep bireysel yeteneklerle takım çalışmasının birlikte anlam kazandığı teknoloji dünyasından çıktığını da unutmayın" dedi.