BAKAN BOZDAĞ PARTİ KONGRESİNDE KONUŞTU
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Afyonkarahisar'da Ak Parti Merkez İlçe Kongresi'ne katıldı. Afyonkarahisar Lisesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen kongrede konuşan Bekir Bozdağ, Şişli Belediyesi'nde Emir Sarıgül'ün belediye meclis üyelerini arkasına alarak istifa ettiği olayları hatırlatarak şunları söyledi:
"Şişli Belediyesi'ni duyuyorsunuz değil mi? 17 Aralık, 25 Aralık konuşuyorlar ama Şişli Belediyesi'nde paralel bir belediye oluşmuş haberleri yok. Paralel bir belediye başkanı var. O paralel belediye başkanına da bir başka paralel belediye başkanı var. Şişli'de 3 paralel yapı var. Belediyeyi kim yönetiyor? Hayri İnönü mü, Emir Sarıgül mü yoksa Mustafa Sarıgül mü yönetiyor belli değil. Şişlililer, belediyeyi sana emanet etti. Orada çıkar kavgası yapsınlar, paralel belediye başkanları oluştursunlar, kendi menfaatlerine göre Şişli'yi dizayn etsinler diye emanet etmedi. Kendi belediyesinde kıyametler kopuyor, CHP'liler bir defa olsun dönüp bakamıyor. Eğer bunlara, bu millet es kaza iktidarı verirse bir belediyeyi üç paralel başkanla yönetiyorlar, Türkiye'yi kaç paralel başkanla yönetirler düşünün."
'ERDOĞAN'IN NE ŞAPKASI VAR NE FÖTRÜ'
Türkiye'nin en büyük gücünün siyasi istikrar ve güçlü iktidar olduğunu aktaran Adalet Bakanı Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümetlerimiz döneminde bu istikrara dönük her türlü saldırıyı bugüne kadar milletimizden aldığımız dua ve destek sayesinde püskürttük. Cumhuriyet mitingleri, darbe teşebbüsleri Balyoz'undan Ergenekon, Ayışığı ve diğer adlarını dahi unuttuğumuz planlar. Aklına gelen hesap, kitap yapmış, 'biz böyle yaparsak götürürüz' diye. Götüremezsin. Çünkü eski siyasetçilerin fötrü ya da şapkası vardı. Birisi düdük çaldı mı fötrünü alıp gidiyor, ötekisi şapkasını alıp gidiyordu. Ama Tayyip Erdoğan'ın, Ahmet Davutoğlu'nun ne şapkası ne fötrü var. Onların milleti var. O yüzden bizi düdükle, ıslıkla, öyle kumpasla, hileyle, desiseyle, tehditle, şantajla götüreceğini zannedenler daha çok kendilerini yormaya devam edecekledir."
'AYM'YE BİREYSEL BAŞVURU BİR PROJE'
Anayasa Mahkemesi'nin seçim barajına ilişkin bireysel başvuruyu görüşmeyi kabul etmesinin bir projenin uygulanması olduğunu ileri süren Bakan Bozdağ, "Birden bire Anayasa Mahkemesi'nin gündemine seçim barajı farklı bir usulle geliverdi. Hemen CHP buna sarıldı. HDP buna sarıldı. Çünkü Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvuru, 2015 seçimlerine dönük siyasal bir projedir. Bu projeyi işleme koyup Ak Parti'nin yolunu, önüne kesmek istiyorlar. Bizim barajlar konusunda bir endişemiz sıkıntımız olmadı, bundan sonra da olmayacak" dedi.
Muhalefetin, Anayasa Mahkemesi kararıyla avantaj sağlamak istediğini kaydeden  Bozdağ, seçime 1 yıl kala seçim kanunlarında yapılan değişikliklerin o seçimde uygulanamayacağına ilişkin bir kural olduğunu söyledi. Bakan Bozdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Niye konuyor bu kural, çünkü parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran kanunu değiştirip seçime giderken kendi lehine avantaj sağlamasın diye konulmuş. Mahkeme kararlarıyla avantaj sağlasın diye bir hüküm de yok. 6 ay önce bir dava açılıyor, bu dava bazı uluslararası çevrelerde de konuşuluyor, sonra Anayasa Mahkemesi'nin bireysel başvuruya bakan ilgili bölümü bunu gündemine alıyor. Bu davayı gündemine alamaması lazım. Çünkü kanunlara karşı bireysel başvuru yoluyla iptal talebinde bulunulamaz. Yargı yolu tüketilemeden herhangi bir konu bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne götürülemez. Bunlar benim sözüm değil, bunlar Anayasa ve yasamızın bireysel başvuruyla ilgili koyduğu kurallardır. Anayasa Mahkemesi bireysel başvurularla ilgili görüşme yapamaz."
'KÜFÜR KURAN'IN, HADİSİN NERESİNDE YAZIYOR'
17 Aralık ve 25 Aralık operasyonlarının Gülen cemaatinin gerçek yüzünü ortaya çıkardığını öne süren Bekir Bozdağ, Cumhurbaşkanı'na küfür edildiğini ileri sürerek şöyle konuştu:
"Milletimizin dil ve hizmet eğitimleriyle uğraştığını düşündüğü, iyi insan yetiştirmekle uğraştığını düşündüğü, başka yerlerde okullar açmakla uğraştığını düşündüğü bazı çevrelerin nelerle uğraştığına dair bir fikir sahibi olma bakımından çok büyük faydası oldu. Herkes hoşgörülü, ılımlı, olumlu, şiddetten, tehditten, küfürden, hakaretten uzak insanlar diye değerlendirmeler yapıyordu. Kendilerini öyle takdim ediyorlardı. Peki şimdi Cumhurbaşkanımıza küfür edip, hakaret yapanlar, tweetlerinden, televizyonlarından, köşelerinden, mikrofonlarından konuşanlara soruyorum; hangi ılımlı anlayışa uyuyor bu küfürler? Hangi hoşgörü kitabında, Kuran'ın, hadisin, Risale-i Nur'un neresinde bu yazıyor? Sevin, sevmeyin, sayın, saymayın insanların anasına, avradına, ailesine, mezhebine sövmek, hakaret ve küfür etmek hangi kitapta doğru kabul ediliyor? İslam'da doğru kabul edilmez. Hıristiyanlıkta, Yahudilikte, Budizm'de de yok. Hiçbir yerde yok. Dindarlık diyeceksiniz, biz Müslümanız diyeceksiniz öte yandan da küfrün, hakaretin en alasını yapacaksınız. Bunun adı iki yüzlülüktür."

FOTOĞRAFLI