Bir pencere açtım gönlüme, hem de pembe panjurlu içinde sevgiden halka misali sıra sıra sofralar kurulan.

Büyümüştüm, çocukluğumdaki gibi değildi hiçbir şey, ne mahalle kalmıştı ne de paylaşmak bir dilim ekmeği kardeşçe...

Yemekler fast food, ilişkiler fast food olmuştu tüket ve at.

Devlet dairelerinde mesai çoktan nihayetlenmişti. Çocuktum, babamla iş çıkışı Sirkeci yokuşundan Eminönü’ne inmiş bir lokantaya girmiştik, gündüzden kalma yemeklerin son faslından nasiplendik, dalgın gözlerini bir noktaya çivilemiş yemeğini büyük bir iştahla yiyordu, gözlerindeki o yorgunluk küçücük ciğerimi delip geçti, usulca kalktım sofradan tuvalet aralığında iç çekerek ağladım, ağladım, ağladım.

Sabahları aynı anda kahvaltı yapmamak akşam sofralarında bulunmamak suç sayılırdı, cezası da baya bir okkalı olurdu tabiri caizse “sıkıysa gelme” ama şimdi anlıyorum o ne büyük bir keyif ne büyük bir nimetmiş. Sofrada annenin lezzeti babanın alın teri vardı, bize kalansa sadece çocuk şımarıklığıyla anın tadını çıkarmaktı.

Geçtiğimiz günlerde Gaziosmanpaşa belediyesinin GÖNÜL SOFRALARINA misafir oldum, aman Allah’ım o ne güzel bir görüntüydü öyle, herkes evinin önünde kurulan sofraya gelmiş oturmuş yemek bekliyordu, birisi bana bunu söylese inanmazdım ama gördüm gözerimle.

Evet, o akşam orada babamın bakışlarını gördüm, rahmetli anacağımın sevgisini katarak lezzetlendirdiği sofraları gördüm, yemeğin ne yemeği olduğu kimsenin umurunda değildi, herkes özlediği bir şeyin peşindeydi birlikte ailece sofraya oturmak, hele birde bu kadar kocaman bir aile sofrasını bulmuşken anın tadını çıkarmanın keyfindeydi herkes. Çocukların minik yaramazlıkları, ortada dönen semazenler, okunan ilahiler, edilen dualara dudaktan dökülen âminler ezanın Allahu ekberiyle yerini kaşık çatal sesine bırakıyordu.

İnsanları izlemekten menüde ne yemeği olduğuna bile bakamadım tarifi imkânsız bir haz duydum, iç dünyamda dargın olduğum ne varsa hepsiyle barıştım, yüzümde gülücükler oluştu, tüm bu yaşadıklarımın adını yaşama sevinci koydum ve biliyorum ki hayatı anlamaya çalışmakla zaman kaybetmek yerine yaşamak yaşamak yaşamak lazım…

Gönül sofralarıyla gönüllere taht kurmak diye buna denir herhalde, Başta Dr Erhan Erol olmak üzere emeği geçen herkese binlerce teşekkürler…

Bayram geldi…

Sılayı rahim yapın, el öpün, kucaklaşın, barışın, coşun, eğlenin, çocuklarınızı sevindirin, velhasıl kelam mazereti olmayıp da ORUÇ TUTMAYANLARDAN ÇOK BAYRAM EDİN….

Bayramınız mübarek olsun….