Necip Fazıl Saygı Ödülü’nü alırken yaptığı konuşması Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından ayakta dinlenen ünlü yazar, düşünür Nuri Pakdil Eyüp Kültür Merkezi’ndeki panele katıldı.

Türk edebiyatında Necip Fazıl'la başlayan Sezai Karakoç'la süren büyük akımın üçüncü halkası olarak gösterilen Nuri Pakdil, panelde, dünya görüşünü, kitaplarını, mektuplarını, kendisiyle ilgili merak edilenleri anlattı, soruları cevaplandırdı.

Programda, Türk edebiyatının temel taşlarından ve değerlerimizin mihmandarlarından “İnsan seni savunuyorum sana karşı” diyen Nuri Pakdil’in mektuplarında kullandığı dil, düşünce ve olayları, yakınında bulunan kalemler tanıklıklarıyla anlattı.

Necip Evlice’nin moderatörlüğünü yaptığı, Üstat Nuri Pakdil’in katılımıyla gerçekleşen paneled, Prof. Dr. Nazif Gündoğan, Prof. Dr. Turan Koç ve İbrahim Demirci konuştu. Nuri Pakdil’in devrimci selamıyla başlayan konuşmada Pakdil “Beni efsane olarak tanıtanlara kanmayın. Ama kitaplarımı mutlaka okuyun” dedi.

Sunum konuşmasını yapan Necip Evlice, Nuri Pakdil’in kullandığı dilin herkes için bir kamçı olduğunu belirterek, Edebiyat Dergisi’ndeki abone çalışmaları için gönderdiği mektuplarda bile saygın bir dil kullandığını vurguladı ve mektuplarından pasajlar okudu.

Pakdil’in lise döneminden beri kendini etkilediğini söyleyen İbrahim Demirci, onun gençlik dönemlerinde yazdığı mektupların yaşama dair olduğunu, fakat zaman geçtikçe kavi bir duruşu ve ilkeleri olan mektuplara dönüştüğünü ifade etti. Demirci “Onun yazılarında hakkın ve sabrın tavsiyelerini buluyoruz. Hakkın egemenliğine karşı oluşturulan yapılara karşı söz söylemekten geri durmaz. Mektuplarında İslam kardeşliğine bağlı bir ilişki biçimiyle seslenir. O bize hayata şevkle bakmayı öğretti” dedi.

Mektupların tek tek kişiye özel yazıldığı halde herkese seslenebilen bir yapıda olduğunun altını çizen Turan Koç şöyle konuştu: “O bir kişiyle 3 kere görüştüyse artık o kişinin ağabeyi haline gelmiştir. Onun mektupları konumu değil konumun önemini vurgulayan belgelerdir. Karanlığın iyice bastırdığı dönemde susmaz, konuşur. Bir şeyi aramakla yetinmez, hep peşindedir. Mektuplarını hazırol vaziyetinde yazdığı için etkileri de o kadar yüksektir. Alay bozan tüfeğiyle değil fabrikadan yeni çıkmış bir tüfekle ateş etmeyi sever. Yazdıkları uyarı mektuplarıdır, yapılması gereken işlerin haberini verir. Tek cümlelik mektupları da vardır ama o cümlenin samimiyet ve önemini bilen için çok şey ifade eder.”

Nuri Pakdil’den ilk mektubu 25 sene önce Londra’da eğitim görürken aldığını söyleyen Nazif Gündoğan, onun mektuplarında satır aralarına hitap ettiği kişinin doldurması için boşluklar bıraktığını da belirterek kendini Nuri Pakdil’e emanet eden kişinin Fethi Gemuhluoğlu olduğunu söyledi. Gündoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Yatakta kitap okunmayacağını söyler. Hele ki altı çizilmemiş, not düşülmemiş bir kitabı hiç okunmuş saymaz. Peygamberce bir devrim için çalışır. O ‘gel anne ol/ çünkü anne bir çocuktan bir Kudüs yapar/ adam baba olunca içinde bir Kudüs canlanır/ yürü kardeşim ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin/ diyerek bize yürünülmesi gereken yolu işledi. Biz geleceğimizi New York, Londra ve Paris’te değil Şam’da, Bağdat’ta, Kudüs’te, Kabil’de ve Kuala Lumpur’da aradık. Nuri Pakdil gibi üstatlar 68 Kuşağı’nın gayretleriyle Türkiye’nin dönüşümünde büyük bir etki yaptı. O Paris’te, Londra’da, New York’ta yürümezsek İstanbul’da da yürünemeyeceğinin önemini anlatırdı. Yunus gibi düşünür Mimar Sinan gibi eserler yazar…”