İslami kesimin ilk defa emek ekseninde yer alması ve emekten yana tavrı, önümüzdeki yıllarda Türkiye gündemine oturacaktır.
İlk defa ''Allah, emek, özgürlük'' sloganıyla 1 Mayıs alanına girmeleri önemlidir.
Bu ülkede dindarlığın temelinin adalet ve hakça paylaşım olduğunu anlatan bir anlayışı sergileyen bu grubun söylemleri, toplumu Allah'la ve dinle kandıran kesimleri önümüzdeki yıllarda rahatsız edecektir.
Ülkemizde dindarlık, Allah ve dini inanç üzerinden ticaret yapan ve dini kullanan acımasız kapitalist anlayışın egemenliği altına girmiştir.
Oysa sen, 'ey dindarım diyen din istismarcısı' hani komşun açken sen tok yatmayacaktın?

Şimdi ise vahşi ve acımasız kapitalizmin mal mülk hırsına kapılan dindarları, bırakın tok yatmayı, tıka basa doymuş halde yattığı halde komşu ne yapıyor umurunda değil.
Fakir ve inançlı halk kesimleri ise bunların gerçek yüzünü henüz göremiyor.
Dini istismar ederek mal mülk ve mevki edinenler, dinin belli değerlerini kullanarak, istismar ederek mal ve mülkteki dengesizliğin sorgulanmasını engellemeye devam ediyor.
Fakir ve yoksul kesimleri temsil eden kişiler ''ben her gün çalışıyorum, gayret gösteriyorum ama fakirlik ve yoksulluktan kurtulamıyorum'' şeklinde serzenişte bulunup vahşi kapitalizmin ve soygun düzeninin bir takım çarpıklıklarını orta yere koymaya kalktığında, Kur'an ayetini önüne koyarak onun dengesiz ve adaletsiz sisteme baş kaldırısını engellemeye çalışıyor.
Bakara suresi 247. ayette ''Allah onu seçip üst olarak gönderdi. Onu bilgi ve beden gücü yönünden üstün kıldı; Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, mülkü genişletendir, her şeyi bilendir'' ayetine atıfta bulunarak soygun düzeninin sorgulamasını ve çarpıklıklarını engellemeye çalışıyorlar.
Nisa suresi 34.ayete atıfta bulunarak ''Erkekler; kadınları gözetip kollayıcıdırlar. Şundan ki, Allah, insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır.''
''Bazılarını bazılarından üstün kıldık'' şeklindeki Bakara suresi 252 .ayeti de örnek göstererek insanların eşitliğinin ve gelirleri arasında ki uçurumun azalmasının mümkün olmadığını ayetlere atıfta bulunarak, soygun düzeninde ki hırsızlıklara ve gelir adaletsizliğine Kuran ve Allah' alet etmektedirler.(Yaşar Nuri Öztürk, Maun Suresi üzerinden tam da bunu anlatmak için kitap yazdı) 
Oysa İhsan Eliaçık ve Eren Erdem bunun tam tersini söyleyerek ''bir daireniz varsa, ikinci daireyi almanız haramdır. İhtiyacınız dışındaki her artı değer Müslümanım diyenler tarafından paylaşılır'' demektedir.
Eren Erdem daha da ileri giderek ''daire satın almanın haram olduğunu bundan dolayı kendisinin kirada oturduğunu ve çok mütevazi ev eşyalarıyla yaşamını sürdürdüğünü, israfın dinen caiz olmadığını'' söylemektedir.
İşte önümüzdeki yıllarda bu iki anlayış çatışacaktır.
Paylaşmanın ve adaletin, İslamın temel felsefesi olduğu fikri, siyasal alanda çok kısa sürede taraftar bulacaktır.
Yılardır İslam üzerinden halkı kandıranlar ise deşifre olacaktır.
Maalesef sosyalistler,sosyal demokratlar ve komünistler bu durumu halka anlatmanın argümanlarını ortaya koyamamışlardır.
Kılıçdaroğlu son dönemde bu yönde politikalara ağırlık vererek, halkın bu yöne doğru dikkatini çekmeye çalışıyor. Yani kral çıplak demeye çalışıyor. Parti kadroları ise uyumaya devam ettiği için, halkın ilgisini çekemiyor.
Bu durumu ticaret alanında da görüyoruz.
Bir çok iş yerinde, Atatürk resimleri kaldırılıyor yerine Arapça Kur'an ayetleri asılıyor.
Gerçek Müslümanım diyen ve inancı ve Müslümanlığı yüreğinde yaşayanlar ise ''Kuran ayetlerini iş yeri duvarlarına asmanın günah olduğunu ve dinin ve ayetlerin ticarete ve çıkara alet edilmesinin doğru olmadığını'' söyleyerek, inancının yanında Atatürk resimlerini de asmaya devam ediyor.
Namazına niyazında olan hacca da giden bir arkadaşıma bu durumu anlattığımda ''ben ayetleri kalbime astım, duvara asanların ise İslam açısından kalpleri boştur'' demişti.
İşte bizim toplum olarak özlediğimiz inançlı insan budur.
Yani Atatürk'e sahip çıkarak, ulusal değerlerini inkar etmeden ve yabancılaşmadan inançlı olmak, gerçek Müslümanın işi olmalıdır.
İnsanları ilelebet kandırmanın yolu cehalettir.
İnsanı cahil bıraktığınız sürece onu kandırmaya devam edersiniz.
Bundan dolayı bu ülkenin en büyük düşmanı, cehalet ve cehalet üzerinden ticaret ve siyaset yapan siyaset erbaplarıdır..
Bugüne kadar bu düşman yenilmediği için 57 tane Müslüman ülke bilimde, sanatta, ticarette, sinemada, tiyatroda, balede kısacası akılla yapılan bütün alanlarda sürünmeye devam ediyor.
Bizim gibi ülke bu gün birazcık ilerdeyse, diğer Müslüman ülkelerden daha ilerdeyse bunu tek nedeni; Atatürk devrimlerinin yarattığı bilimsel alandır.
Bunu anlamak istemeyenler, Atatürk'ü yok ettiklerinde onun yerine ne koyacaklarını da mutlaka açıklamalıdır.
Bizim ülke olarak en büyük çıkmazımız burasıdır.
Atatürk devrimlerini yok ettiğimizde, yani bilimsel aklı terk ettiğimizde sonumuz diğer Müslüman ülkelerin düşmüş olduğu karanlık çukur olacaktır.
Korkumuz İslam ve Kuran değildir, korkumuz karanlık çukurdur.
Yoksa, dindarlığını yaşayan, bilimsel akılla ve Atatürk devrimleriyle, ilerlemeyle, kalkınmayla sorunu olmayan, dindarlığın en üst düzeyde yaşandığı bir ülkenin demokrasiyle birlikte yaşamasında da bir sorun olmayacaktır.