Siyaset Türkiye’de hiç bu kadar kirlenmedi... Siyasetçilerin ağzı hiç bu kadar bozulmadı.

Geçmişte hiç bir iktidar hakkında bu kadar yolsuzluk ve rüşvet batağı iddiası olmadı. Hiç bir başbakan hakkında bu kadar aşağılayıcı, seviyesiz yakıştırmalarda bulunulmadı...

Televizyon ekranlarında bir başbakan için ‘Başçalan’ denilmedi...

Hiç bir başbakan bu kadar panik içinde yasaları değiştirip kendi iktidarını kurtarma basitliği içine düşmedi...
Peki bu gelişmeler neden yaşanıyor... Ne oldu Türkiye’de...

Herşey 17 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu ile başladı... Bu operasyonda 4 Bakan görevinden oldu, 3’ünün çocuklarına operasyon yapıldı... 2’sininki tutuklandı ve birininki operasyondan sonra gözaltıdan serbest bırakıldı...
Arkasından gelen 2. Dalga operasyon 25 Aralık 2013’te patladı. 41 İşadımı ile ilgili başlatılan operasyona hükümet direkt müdahil oldu...

Türkiye ikiye bölündü...

Başbakan Tayyip Erdoğan’a göre, Türkiye’de bir ‘Parelel devlet’ yapılanması vardı...

Kimdi bu yapılanma, kimler yapıyordu...

- Fethullah Gülen Cemaati...

Başbakan Erdoğan, siyasi hayatının yükseliş adımlarında kendisine büyük destek veren ve belki de kendisini Başbakanlık koltuğuna ve ardı ardına iktidara taşıyan bu yapıyı artık düşman olarak ilan etti...

Meydanlarda ‘Sandık’ diyen başbakan, referandum da halka sorduğu, ‘Evet-Hayır’ kampanyaları ile geçen ve halk oylaması ile kabul edilen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yasasını Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bir gecede kendi milletvekillerinin oylarıyla değiştirdi...

Hani halk iradesi... Türkiye’de siyasetçiler işine geldiğinde halk iradesi diyerek halkı kandırıyor... Türk halkı aklını kullanmadığı sürece, bu aldatılmaları daha çok yaşayacak... Ve HSYK direk Adalet Bakanına bağlandı. Bir siyasi iradenin güdümünde olan yargı nasıl bağımsız ve objektif karar verecek...

Sonuçlarını hemen almaya başladık...

17 Aralık Operasyonu sanıkları daha mahkemeye çıkmadan salıverildi...

Bu adalet anlayışı vicdanları sızlatmıştır...

Ve başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ta bir televizyon programında bunu dile getidi...

-Tahliyeler vicdanları sızlattı... Bir Bakanın 700 bin liralık hediye saat almasının savunulacak bir tarafı yoktur...
Her gün ses kayıtları yükleniyor internete... Haramzadeler ve Başçalan adı altında açılan hesaplar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve yakın çevresi ile ilgili telefon kayıtlarını sızdırıyor bir bir...
Efendim bunlar montajmış....

Bunların montaj olduğu belli zaten... Bir lider mitingde 1 saat konuşur, televizyonlara 1 dakika haber oluyor... Bu montajdır... Ses kayıtlarıyla ilgili ne başbakan Erdoğan nede diğerleri... “Bu ses benim değil” açıklaması yapamadı...
Hele ki bunlar üzerine Başbakanlık koltuğunda oturan bir kişinin çıkıp, “Bende montaj kasetler yapacağım 10 gün bekleyin” demesi çok komikti...

Bu olanlar gösteriyor ki, Tayyip Erdoğan 11 yıldır Başbakanlık koltuğunda oturuyor, hükümet olmuş ancak iktidar olamamış... İktidar olan bir Başbakan, (kasetlerde çıkan konuşmalar dogruysa eğer), böyle entirak işlerin içerisinde yer almaz... Oğlunun vakfı için ihale pazarlığı yapmaz, Bir kulüp başkanının devrilmesi için devreye girip basit işlerle uğraşmaz. Arazi işlerine girip, imar değişiklikleri ile ilgilenmez... Devlet ihalelerinden alınacak komisyonların ailesinin içinde bulunduğu vakfa yatırılması için çaba harcamaz...

Eğer iktidar olabilen bir başbakan olsaydı, tüm bunları duyduğunda engeller, ihalelerin yandaşlar yerine ülkenin menfaatine uygun firmalara verilmesi için adaletli davranırdı.

İktidar olan bir Başbakan, 11 yıl sonra paralel devletten bahsetmezdi... Çünkü, 11 hemde tek başına iktidar olan bir başbakan, böyle bir parelel devleti büyütmezdi... Eğer bir parelel devlet yapısı varsa bunun da suçlusu ve en büyük ortağı bu hükümettir.
Başbakan bu kadar söyleminin ardından, yargıyı, istihbaratı, polis devreye sokup bu parelel devleti ifşa etmesi gerekirdi...
Hergün çıkıp Fetullah Gülen'e 'dön' diyerek siyaset yapmazdı...

Öyle ya parelel bir devlet varsa, onun da başbakanı, genelkurmay başkanı, bakanları, istihbarat başkanı vs. devleti yöneten kadroları vardır...
Neden bunlara operasyon yapılıp sorgulanmıyor...

O halde akla şu geliyor...

Böyle bir yapı yok... Söylemler, gündem oluşturup, yolsuzlukların üstünü kapatmak için yapılan bir plan... Neden, hükümet kanadı, bu kadar iddianın üzerine giderek yargıyı çalıştırmıyorda, yok efendim, “Bu Türkiye’ye karşı oynanan bir oyun, darbe girişimi” diyor...

Darbeciler mi bu paraları evlerinize yığdı... Yabancı kaynaklar mı pu paraları paketleyip bakanların çocuklarının kucağına verdi... Eğer böyle ise, bu darbecilerin en önemli adamı Reza Zarrab olmalı...

Çünkü tüm, para kaynaklı işlerin altından bu adamın adı çıkıyor...

Seçimler yaklaşırken milletin kafası karışık...

Bu millet, her şeyi affeder ama hırsızlığı affetmez...

Bunu 1989 seçimlerinde ve 1994 seçimlerinde gösterdi...

1989’da Berettin Dalan’la birlikte ANAP, 1994’te Nurettin Sözen ile SHP-CHP gitti...

Seçime bir aydan az bir zaman kaldı... Zaman her şeyin ilacıdır...