Hilal Sarı / İstanbul, 19 Ocak () – Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ndeki ilk Türk Yönetim Kurulu Üyesi ve Uluslararası Şeffaflık Derneği Türkiye Başkanı Oya Özarslan yolsuzluğun neden olduğu ekonomik kaybın 3.7 trilyon dolara ulaştığına, böyle bir bütçeyle küresel birçok sorunun çözülebileceğine dikkat çekti.
’nın sorularını yanıtlayan Özarslan, Dünya Bankası verilerine göre bundan 10 yıl önce yolsuzluğun yol açtığı ekonomik kaybın 1 trilyon dolar olduğuna dikkat çekti ve “Uluslararası Suistimal İnceleme Uzmanları Birliği'nin (ACFE) daha güncel bir raporuna göre ise şu anda bu kayıp 3.7 trilyon dolara ulaştı” dedi ve ekledi:
"Bu bütçeyle tüm küresel sorunlar çözülür"
"ACFE raporuna göre tipik bir kuruluş her yıl gelirinin yüzde 5.0’ini suistimal nedeniyle kaybederken, bildirilen vakalardan ortaya çıkarılan kayıp vaka başına ortalama 2.7 milyon dolardır.
"Bu veri de rapora göre suiistimale bağlı olarak yaklaşık 3,7 trilyon dolarlık küresel kayıp olduğunu gösteriyor.
"Bunun anlamı hepimizin okuluna, eğitimine, sağlığına, güvenliğine harcanacak paraları biz tüm dünya olarak bu kazancı hak etmeyen kişilerin ceplerine haksız kazanç olarak gönderiyoruz.
"Böyle bir rakam hepimizin bildiği ve ciddi boyutlara ulaşan açlık, eğitimsizlik gibi sorunların hepsini çözebilecek bir şey; dolayısıyla bu sorun global bir sorundur.
"Bu nedenle de, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, OECD gibi tüm kurumlar bu sorunu temel bir sorun olarak kabul edip harekete geçti.
"Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin de içinde yolsuzluğun önlenmesi yer alıyor.
"Çünkü küresel bütün sorunların çözülmesi için kaynak gerekiyor ve bu sorunu çözdüğünüzde elinizde sorunları çözecek ek bir kaynak olacak."
"Raporda Türkiye’den de adı verilmeyen şirketler var"
ACFE’nin raporunun sadece birebir gerçekleşmiş olaylar üzerinden bakan bir rapor olduğunu belirten Özarslan bir de kayda geçmeyen kayıtların da olduğunu söyledi ve “Türkiye’ye ilişkin birkaç örnek var fakat bu yolsuzluk vakaları raporda anonim bir şekilde verilmiş” dedi.
"Özel sektörün kendi içinde de yolsuzluk ciddi boyutlarda"
Yolsuzluğun kamu ve özel sektöre dağılımına ilişkin de değerlendirme yapan Özarslan, şöyle anlattı:
"Yolsuzluk eskiden sadece kamuyla ilgili bir sorun olarak düşünülürdü fakat yolsuzluk dediğiniz işin iki tarafı var.
"'Bir dans için iki kişi lazım' denir ya hani; bazen şirketler rüşveti tetikleyen kışkırtıcı taraf olabiliyor, bazen de kamu tarafı şirketleri buna zorlayabiliyor.
"Ama genelde devlet görevlileri ve siyasilerin karıştığı düşünülse de bu sorunun sadece bir boyutu.
"Özel sektöre baktığınızda şirketlerin kendi içinde de yolsuzluklar oluyor; çoğunlukla şirketlerin kendi yöneticileri tarafından soyulduğu durumlar da söz konusu.
"Bilanço oyunları, zimmetine para geçirme, rüşvet, çıkar sağlama gibi yöntemlerle özel sektörde de birçok yolsuzluk gerçekleşiyor."
"En risklileri kamuyla temasın çok olduğu sektörler"
Riskli alanların dünyada ve Türkiye’de kamuyla temasın çok olduğu alanlarda – lisans, ruhsat gibi düzenlemelerin zorunluluk olduğu alanlarda – arttığını gözlemlediklerini belirten Oya Özarslan, "Gayrimenkul, imar, enerji, madencilik ve sağlık sektöründe – ilaç sektörü – en fazla yolsuzluğun gözlemlendiği, bu nedenle de denetimlerin daha fazla olduğu sektörler" dedi ve ekledi:
"Rüşvetin Önlenmesi ve Yabancı Ülkelerde Yolsuzluk Uygulamaları Kanunu (FCPA) ve Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Kanunu (UK Bribery Act) gibi yasalara tabii oldukları durumda şirketler kendi içini daha iyi kontrol edebiliyor; çünkü, ABD ve Birleşik Krallık’ta ciddi para cezalarına çarptırılıyor şirketler."
Özarslan yaptıkları çalışmalarda "mevzuata uyum" kategorisinde Türk şirketlerin tüm koşulları sağladığını, ancak, mevzuatta belirtilmemiş bir konuda şirketlerin daha esnek davranabildiğini vurguladı ve "Bu da, böyle bir yasanın çıkmasının yararlı olacağını gösteriyor. Kendi içimizde bu yasa çıksa daha iyi olur. Brezilya gibi ülkeler çıkartmaya başladı – ihaleye fesat, rüşvet gibi konulara yönelik, ülke özelinde ulusal düzenlemeler yapılıyor" dedi.
"Türkiye’deki şirketler globalleşme ile şeffaflaştı"
Türkiye ekonomisinde şirktlerin yüzde 98’inin Küçük ve Orta Büyüklükte İşletmeler (KOBİ) olduğuna dikkat çeken Özarslan, "Bu konulardan KOBİ’lerin hemen hemen hiç haberi yok; onlar daha çok yaşam derdindeler" dedi ve şöyle açıkladı:
"Nasıl batmadan karlarını iyileştirebilecekleri derdindeler.
"Bu şirketler sadece büyük bir şirketin tedarikçisi olurlarsa alt müteahhit falan olurlarsa, o zaman anlıyorlar.
"Çünkü, büyük şirketler, özellikle de yabancı şirketler – bu dediğim iki esas kanun ABD ve Birleşik Krallık yolsuzlukla mücadele kanunları başka ülkelere de uygulanabildiği için – kendi ülkelerinin sınırları dışında dahi rüşvet verseler ABD ve Birleşik Krallık’ta yargılanabiliyorlar.
"Hem de hapis cezaları ve milyonlarca dolar para cezaları söz konusu oluyor.
"Yani Türkiye’ye gelen yabancı şirketler tedarikçi ağı üzerinden KOBİ’lerimizi de Türk şirketleri de bu yasalara uyma koşulu koyduğu için, yolsuzlukla bir anlamda mücadele edilmiş oluyor.
"Çünkü, yabancı şirket tedarikçisine soruyor; 'eğitimlerini verdin mi? Çalışanlarını eğittin mi? Programın var mı? Üst düzey yöneticin ne yapıyor? İhbar hattın var mı? Yoksa tedarikçim olamazsın' diyor.
"Globalleşme Türkiye’deki şirketlere bu anlamda kazanç sağladı."
"Vergi cennetlerine iki temel itirazımız var"
Hukuki olarak vergi cennetleri hala yasal olsa da, artık ülkelerin kendi yasalarını çıkarttıklarına işaret eden Özarslan, "Vergi cennetlerinde bizi en çok rahatsız eden gizlilik" dedi ve ekledi:
"O şirketin bir direktörü var; Sarı Çizmeli Mehmet Ağa, ama arkada başka kişiler var, o sadece bir paravan ve biz onları bilmiyoruz.
"Vergi cennetlerinin de bu isimleri açıklamak gibi bir sorumluluğu yok.
"Siz belki vergi kaçırmak ya da vergiden kaçınmak için gidiyorsunuz, başkası uyuşturucu kaçakçılığı için, terörü finanse etmek, kara para aklamak için gidiyor."
Özarslan, ve vergi cennetlerine iki temel itirazları olduğunu söyledi ve sıraladı:
"Azerbaycan’da bir iş yapıyorsanız orada vergisini ödemeniz lazım, çünkü etik değil.
"Şu anda bu suç değil ama küreselde böyle bir trend olduğunu görüyoruz; oraya doğru gidiyoruz.
"İkincisi ve yolsuzlukla mücadele açısından çok önemli olan ise kara para aklayıcıların, terörü ve uyuşturucu finanse edenlerin ya da bir üçüncü dünya ülkesinin bir diktatörünün kazandıklarının buralara gitmesinin engellenmesi gerektiği.
"Uluslararası Şeffaflık Örgütü liderliğinde yürütülen kampanyalarla da bu her platformda hatırlatılıyor." (Fotoğraflı)