İstanbul, 17 Ağustos () - TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) tarafından hazırlanan “Sanayinin Sorunları ve Analizleri” kapsamında, “Türkiye’de bölgesel dengesizlikler” konulu araştırma raporunda, bölgesel uçurumun azalmadığı aksine arttığına dikkat çekildi.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO), her ay iktisatçı-yazar Mustafa Sönmez’in katkısıyla hazırladığı sanayinin sorunları bülteninin 30’uncusunu “Türkiye’de Bölgesel Dengesizlikler” konusuna ayırdı. TÜİK, Hazine Müsteşarlığı, OECD ve Kalkınma Bakanlığı verileri kullanılarak yapılan analizde, milli gelirin coğrafi dağılımındaki eşitsizliğin 2004-2014 dönemi sonuçlarına yer verildi. Milli gelirin üretiminde İstanbul hegemonyasının değişmediğine vurgu yapılan çalışmada, Doğu-Güneydoğu ve Karadeniz yörelerinin azgelişmişlik sorunlarının ve göç kanaması sorunlarının sürdüğüne işaret edildi. 
MMO analizinde şu noktalara dikkat çekildi:  
•    TÜİK’in Bölgesel Milli Gelir verileri, 2004-2014 döneminde 26 alt bölge içinde İstanbul’un tek başına milli gelirdeki payını koruduğunu, 2004’te yüzde 30 olan payını 2014’te yarım puan da artırarak yüzde 30.5’e çıkardığını ortaya koyuyor. İstanbul’u çevreleyen illerin ülke milli gelirine katkıları ise 2004’te yüzde 14.8 iken 2014’te yüzde 15.7’ye çıktı. Böylece İstanbul ve çevre illerden oluşan Marmara Bölgesi’nin ülke milli gelirindeki payı 2004’te yüzde 44.8 iken 2014’te yüzde 46.2’ye yükseldi. 
•    Marmara’nın yüzde 46’yı aşan milli gelir payına karşılık İzmir merkezli Ege’nin milli gelire katkısı 2004’te yüzde 13.5 olan payını koruyamadı ve pay, yüzde 12.7’ye geriledi. Anılan dönemde tarım ve sanayi bölgesi olarak bilinen İzmir’in yanı sıra Aydın-Denizli–Muğla ile Manisa ve çevresi de milli gelire katkılarını koruyamamışlardır. Bölgenin turizmdeki etkinliği, kayıplarını telafiye yetmemiş görünüyor. 
•    TÜİK verilerine göre, Başkent Ankara da milli gelire katkı payını anılan dönemde koruyamayarak düşürdü; payı, yüzde 9.4’ten yüzde 9.1’e indi. Konya, Kayseri ve “Kapadokya” da 2004’te yüzde 6.3 olan paylarını 2014’te yüzde 6.2’de ancak tutabildiler. 
•    Tarım ve turizm bölgesi olan Antalya ve havalisinin milli gelire katkısı yüzde 4’ün altına inerken Adana-Mersin aksı ile ilişkili Gaziantep havalisi ve Hatay çevresinin toplamından oluşan bölgenin payı da yüzde 8.1’den ancak yüzde 8.5’e çıktı. 
•     Tüm Karadeniz şeridini oluşturan 18 ilin milli gelire katkısı 2004’teki yüzde 6.7 olan payını koruyamadı ve yüzde 6.3’e geriledi. 
•    Doğu ve Güneydoğu’daki 21 ilin milli gelire katkısı ise 2004’te yüzde 6.9 iken 2014’te ancak yüzde 7.1’e çıktı. Bu göreli artışta, Güneydoğu illerinin Kuzey Irak ile artan ticari ilişkilerden yararlanmasının etkili olduğu söylenebilir. 
•    İstanbul’un en gelişkin bölge olarak, 2004’te en az gelişmiş Van bölgesi ile arasındaki fark, 100’e 21 düzeyindeydi. 2014 yılına gelindiğinde İstanbul ile Van arasındaki fark 100’e 25'e çıkarak görece bir iyileşme gösterdi.  Aynı fark, Ağrı ve havalisi ile Şanlıurfa, Diyarbakır bölgeleri için de aynıydı. Yani, işsizliğin, verimsiz tarımın ve hayvancılığın hakim olduğu bu bölgelerde kişi başına hasıla, hizmetler ve sanayinin hakim olduğu İstanbul’un ancak dörtte biri kadardı.  
•     İstanbul ile Karadeniz bölgesindeki fertler arasında fark da 2014’te 100’e karşılık 40-43’e kadar iyileşti. 2004’e göre uçurum 3-4 puan daralmış olsa da farkın devasa boyutu çok azalmadı. 
•    TÜİK verilerince ortaya konulduğu gibi, 2004-2014 döneminde büyümenin çarpık sonuçlarından biri de bölgesel farkları azaltamaması, eşitsizlikleri giderememiş olmasıdır. Bu konuda resmi belgelerde sorunun önemi kabul edilmiş görünse de alınan önlemler etkili olamadı. 
•    Yatırımların genelde patinaj yaptığı, özellikle sanayi yatırımlarının artmadığı son yıllarda, yeni bir büyüme paradigması, sanayiye yeni bir bakış açısını, yatırımları özendirecek yeni bir yaklaşımı gerektirirken, bölgesel eşitsizliklere karşı kamu yatırımcılığı, yerelde ise bölge dinamiklerini harekete geçirebilecek katılımcı, şeffaf, hukuka, liyakata dayalı yapılanmalara ihtiyaç daha çok artıyor. 
•    Üretilecek yeni bir paradigmada teşvik kadar, “caydırıcılık” aracı da devreye alınmalıdır. İstanbul başta olmak üzere, bazı bölgelere, bazı yatırımların, özellikle inşaat yatırımlarının yönelmesinin önüne engeller konulmalı. 
•    Kamu yatırımcılığı etkili bir biçimde devreye alınmalıdır. Yerel inisiyatiflerin, kooperatiflerin, yerel yönetimlerin özellikle imalat sanayisini geliştirmeleri için etkinleştirilmiş ve demokratikleştirilmiş merkezi planlama ile koordineli büyüme çabaları desteklenmeli. (Grafik)