ÇELİK İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci, 2014 yılı ilk 8 aylık verilere göre ham çelik üretiminin önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 0.7 artışla 22.8 milyon ton gerçekleştiğini, yıl sonu itibariyle de 35.1 milyon ton gerçekleşmesinin beklendiğini söyledi.
Karabük Üniversitesi'nde düzenlenen, 'Demir-Çelik Sektöründe Standardizasyon ve Standartların Önemi' konulu panelde konuşan Namık Ekinci, Türk çelik sektörünün dünyanın 8'inci büyük çelik üreticisi konumunu sürdürdüğünü söyledi. Ekinci, 2013'de Türkiye'nin çelik tüketiminin 31.3 milyon ton olarak gerçekleştiğini, bu yılın 8 aylık döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre tüketimde yüzde 1.3 artış yaşandığını bildirdi. Bu artışın sektör için iyi bir gösterge olduğunu ve bunun sürdürülebilir olması gerektiğini ifade eden Ekinci, şöyle konuştu:
"Çelik sektörünün 2013 yılı yarı mamul ve mamul çelik ithalatını incelediğimizde 16.1 milyon ton ithalat gerçekleştirildiği görülmektedir. 2014 yılının 7 aylık döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9.1 oranında azalış ile ithalatımız 8.4 milyon ton olarak gerçekleşmiştir. Türk çelik sektörü, 2013 yılı itibariyle miktarsal olarak dünya ihracatı sıralamasında çok küçük fark ile 8'inci sırada yer aldı. Ancak sektörümüz ihracat gelir sıralamasında 13. sırada yer almakta. Dahası ortalama birim satış fiyatı sıralamasında ise 17'inciliğe kadar düşmekte. Bunun da en önemli nedeni katma değeri yüksek olmayan ürünleri üretiyor ve ihraç ediyor olmamız."
200 ÜLKEYE İHRACAT
Türk çelik sektörünün en önemli ihraç ürün grubu uzun ürünlerin üretimine de değinen Ekinci, şöyle devam etti:
"Uzun ürünler, 2013'de toplam çelik üretimimizin yüzde 73'ünü oluşturdu. Buna paralel olarak da 2013'de ihracatta yaşanan talep daralmasının nedenlerini incelediğimizde, dünyada yaşanan siyasal ve finansal krizlerin etkilerinin olmasının yanı sıra, ithalatçı konumunda bulunan ülkelerin sanayilerini geliştirdiklerini ve kendi ihtiyaçlarını karşılayacak ürünleri üretmeye başladıklarını görmekteyiz. Sektörümüzün 200'e yakın ülkeye ihracat yapabilme becerisinin altındaki en temel nedenlerden birisi, asla taviz vermeden dünya standartlarında ürün üretebilme kabiliyetidir. Bu becerisini katma değerli ürünlerin üretilmesinde de göstereceği aşikardır."
'STANDARDİZASYON DUVARA ASILACAK BELGE SANILIYOR'
Türk Standartları Ensitüsü Yönetim Kurulu Başkanı Hulusi Şentürk ise bilişim devrimi ile standardizasyon devriminin birbirinden ayrılmaz bir parça olduğunu söyledi. Standardizasyonun bir kültür ve yönetim şekli olduğunu vurgulayan Şentürk, şöyle dedi:
"Türkiye'de istisnası çok az olan işletmelerin dışında genelde 'standardizasyon' dediğimizde duvara asılacak bir belge akla geliyor. Belgeyi alana kadar firmalarımız canla başla bir şeyler yazıyorlar, etrafı sil, süpür tertemiz yapıyorlar, belgeyi aldıktan sonra 'sen sağ, ben selamet' yollar ayrılıyor. Bunların her biri yönetim modeli, bir yönetim şeklidir. Biz yönetmek mecburiyetindeyiz, standartlarla yönetmek mecburiyetindeyiz. Aynı zamanda standartları yönetmek mecburiyetindeyiz. Türkiye bunu başarmak mecburiyetinde. Ama bunu ne tek başına Türk Standartları Enstitüsü başarabilir, ne tek başına reel sektör, ne akademik camia başarabilir. Bu 3 gücün bir araya gelerek etkin, verimli bir iş birliğini gerçekleştirmesi gerekiyor."
Almanya'da standartların hazırlandığı komiteye katılmak isteyen sektörlerin aidat ödediğini, hatta o komiteye başvuru çok olursa en yüksek aidatı kim verirse komiteye onların temsilci verdiğini ifade eden Şentürk, "Biz komitelere eleman istediğimizde yalvarıyoruz. Daha sonra da 'üste para verecek misiniz?' ile karşılaşıyoruz. Üste para vermek zorunda kalıyoruz, yoksa kimse gelmiyor. Bir şeyler yanlış gidiyor. Standartlara uygun üretim yapmadan pazarda var olmamız mümkün değil. Ama standartları belirleyenler arasında olmadığımız sürece de hiçbir zaman pazarda güçlü bir faktör haline gelemeyiz" diye konuştu.

FOTOĞRAFLI