Bir ülkenin geleceğini belirleyecek en önemli olaylardan biri eğitim olduğundan bunu çok önemsiyorum. Bu yazım, bu konuda peş peşe yazdığım 3. yazı olacağından peşinen özür diliyorum, umarım son olur!

Cumhuriyetin kurulmasından sonra Atatürk ve arkadaşların kalkınmanın temelinin bilimden geçeceğini bildiklerinden eğitime çok önem verdiler. Okur-yazar oranının % 5’lerde olduğu bir halk vardı. Askerlik, erkekler için okuma-yazma öğrenme açısından bir kaynak oldu. Burada ileri çıkanlar kısa süreli kurslar ile “Eğitmen” yapılarak köylerinde öğretici oldular. 3 yıllık ilkokul böyle başlatıldı. Hızla köylere ilkokul ve öğretmen kazandırılmaya çalışıldı. Buna kurslar, halkevleri, gece eğitimleri eklendi. Tek amaç hızla okur-yazarın çoğaltılmasıydı.

Sonra öğretmen yetiştirmede dünyaya örnek olacak “Köy Enstitüleri” kuruldu. Yolun-izin olmadığı, ilkellik ve yoksulluk içinde yaşayan köylülerimize bunlar sadece öğretmen değil, yol, ışık, önder, usta, doktor, avukat, ziraatçı oldular. Şu anda onların kazandırdıklarını harcamakla uğraşıyoruz.

Sonra devran değişti. Artık referansını dinden aldığını saklamaz hale gelenler yönetimdeler. Eğitimin önemini bildiklerinden tüm kavga bu zeminde yapılıyor. Mecliste yapılan “Eğitim Savaşlarının” amaçlarını bir kez daha özetleyelim.

1-Amaç, tüm eğitim sisteminin dinden beslenmesidir! Sayın Bakanın açıkça itiraf ettiği gibi istenen İmam Hatiplerin orta bölümlerinin açılmasıdır.

2-Bu nedenle yıllarca bir meslek lisesi olarak amacı ülkeye “İmam ve Hatip” yetiştirmek olan meslek okullarını, tüm eğitim sistemine alt yapı haline getirmek istiyorlar. İmam olamayacaklarını bildikleri halde kız çocuklarının bu okullara sokulmasının, devletin gereksinimi olandan yüzlerce kat fazla sayıda öğrenci almanın, bu okullara orta bölüm eklemenin başka bir amacı olamaz.

3-Tüm dünyada eğitimin zorunlu ve kesintisiz olarak 8 yıldan daha uzun olmasına çabalanıyor. Çocukların bu süre içinde çocukluklarını yaşamasının yanı sıra, öğrenmeye açık olan beyinlerinin pozitif bilimlerle doldurulması amaçlanıyor. Bizde üçe bölünüyor!

4- Uzmanlar, meslek seçme yaşının 12-13 olmasını, hatta olabildiğince ileri taşınmasının gerektiğini söylüyorlar. Bizde ise inat ve ısrarla daha kişisel gelişimini tamamlamadan ikinci 4 yılda ve 10 yaşında paket halinde ders seçecekler!

5-Paket ders seçiminde tek ders seçilemiyor. Böylece hazırlanan tuzak işlemeye başlıyor. Sadece din dersi almak isteyen yanında Arapça ve birkaç dersi de hediye olarak alacak! Yani bir tür imam hatip ortaokulu okumuş olacaklar!

6-Dünya eğitimcileri Dinsel bilgilerin öğrencinin mutlaka belirli bir olgunluğa eriştiği, bu konuda bir seçme yapabileceği yaşta iken verilmesi öngörülüyor.

7-Okul öncesi eğitimin önemi göz ardı edilerek asıl gereken yapılmıyor. Başlama yaşının halen net olmadığı ortada.

8-“Açık İlköğretim” gibi bir ucube yaratılıyor. Bunun son 15 yılda okullaşma oranındaki büyük artışı hızla düşüreceği açıktır. Çoğu aileler zorunluluktan, örneğin mevsimlik tarım işçiliği nedeniyle erkek çocukları ikinci 4 yıldan sonra okula göndermeyecektir. Hele kız çocuklarının hiç şansı kalmayacaktır. Zaten 13 yaşında parayla satılan, töre denen canilikle çocuk gelin olmaya zorlanan kız çocukları okuldan kopacaklar, İşleri çocuk doğurmak, erkeklerle itaat etmek, eve kapatılmak olacaktır.

9-Dinsel eğitim mutlaka Devlet eliyle, belirli bir beyinsel olgunluğa erişen çocuklara, sadece belli bir din veya mezhep olarak değil, seçmeli olarak, belli bir süre verilmelidir. Velilerin sadece daha iyi bir dinsel eğitim alabilmeleri amacıyla çocuklarını İmam Hatiplere gönderme çaresizliği de böyle çözülmelidir.

10-Meslek okulları vazgeçilemez ve çok önemlidir. Bunların İmam hatiplerin gölgesinden kurtarılarak hak ettikleri öneme kavuşturulmaları, İmam hatiplerin de gerçek işlevine döndürülmeleri zorunludur.

11-Son olarak; zorunlu ve kesintisiz eğitimimle oynanmamalı, bu süre 8 yıldan 9-10-11 yıllara çıkarılmalı, “eğitim birliği” ilkesi başta olmak üzere var olan yasalar göz ardı edilmemeli, eğitim hükümet politikası değil, Devlet politikası olarak benimsenmelidir.

Şu anda bir yol ayırımındayız. Yüz yıl sonrayı düşünenlerin pozitif eğitime yönelmeleri zorunludur. Dünyada dinsel inançlar ile gelişmiş ve yükselmiş uluslar yoktur. Yükselme ancak bilimsel doğrulara sahip çıkmakla oluyor. Bilimden vazgeçmeden dindar olunabilir. Ama bunun için Laikliği anlamak ve benimsemek şarttır. Tüm sorun buradadır. Ve tüm uluslar hak ettikleri şekilde yönetileceklerdir.