İSTANBUL, () - ANKARA'da bulunan Atılım Üniversitesi bünyesindeki Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi'nde (KASAUM) 2010 yılından beri 'kadın dostu kampüs' çalışmaları yürütülüyor. Çalışmalar, projeler ve müfredata eklenen 'cinsiyet eşitliği' dersleri hakkında bilgi veren Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi ve KASAUM üyesi Damla Gülseren Songur, "Toplumsal cinsiyet rolleri kişileri belirli bir kalıp içerisine hapsedip, biçilen roller sınırında davranmalarını bekleyip kendilerini tam olarak gerçekleştirmelerinin önünde bir engel olarak karşımıza çıkıyor" dedi. Bu kapsamda 2010 yılından beri Atılım Üniversitesi bünyesindeki KASAUM'da yürütülen çalışmaları aktaran Damla Gülseren Songur, şunları söyledi: "KASAUM tarafından açılmış olan ‘Toplumsal cinsiyet ve kadın hakları’ dersi 2010 yılından beri devam ediyor. Bununla beraber çeşitli yayınlar, kültürel etkinlikler gerçekleştiriliyor. Öğrencilerin bu konudaki farkındalıklarının artırılması için, onlarla sürekli bir işbirliği ve iletişim halinde kalınıyor ve Kadın Hakları Topluluğu ile ortak hareketlerde bulunuluyor. Aynı zamanda çeşitli iş birlikleri kuruluyor. Bunların başında Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitliği birimi geliyor. 25 Kasım Kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Ankara’daki üniversiteler birlikte bir etkinlik yapma kararı almışlardı. Atılım üniversitesi de bunların ortaklarından bir tanesiydi. Bu anlamda 'kadına şiddete karşı dünyayı turuncuya boya' isimli bir etkinlik gerçekleştirildi. Bunun dışında yine Birleşmiş Milletler'e (BM) ait ‘He for She' kampanyası var. Bu kampanyada kadın ve erkeklerin toplumsal cinsiyet eşitliği için birlikte hareket etmesi gerektiği vurgulanıyor. Yine geçen sene Atılım Üniversitesi toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı üniversite ve kampüs projesi kapsamında bir iş birliği kurmuştu. Bu kapsamda pek çok kadın ve erkeği bu projeye dahil ettik. Bu kapsamda yürütülen çalışmalardaki ikinci amacımız ise toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları alanında faaliyet gösteren birimlerin kapasitelerinin güçlendirilmesi. Bu konuda Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) da aldığı kararlar doğrultusunda birçok üniversitede kadın sorunlarına ilişkin merkezler kurulmaya başlandı. Ancak biz 2015 yılında alınan bu karardan çok önce 2010 yılında KASAUM’u kurmuş bu konudaki faaliyetlerimize başlamıştık. Kapasitemizi de her sene biraz daha güçlendirmekteyiz. Kampüs içindeki kadınların yaşam kalitesinin artırılması da kadın dostu kampüs olmanın üçüncü şartı. Bu anlamda ışıklandırmanın yeterli olması, güvenlik hizmetlerinin yaygınlaştırılması, herhangi bir sorunla karşılaşıldığı taktirde acil desteğin sağlanması büyük önem taşıyor. Son olarak üniversitelerde cinsiyet eşitliği mekanizmalarının işleyişinin ve sürdürülebilirliğinin sağlanması gerekiyor. Bu, toplumsal cinsiyet eşitliği kültürünün oluşturulmasına bağlı. Ancak tüm bunlar bir gecede olabilecek şeyler değil, bu konuda çeşitli politikalar geliştirilmeli ve devam ettirilmeli. Biz de bu anlamda çalışmalarımızı sürdürüyoruz." "CİNSİYETÇİLİK TOPLUMLARIN VE GÜNÜMÜZÜN EN BÜYÜK PROBLEMLERİNDEN BİR TANESİ" "Toplumsal cinsiyet rolleri dediğimiz kavram dinamik bir kavram olup, zamana, mekana göre değişmekle beraber tarihsel süreç içerisinde alışılagelmiş kalıpları barındırıyor" diyen Songur, şöyle konuştu: "Bu kalıplara baktığımız zaman kadınlar daha duygusal, hayalperest zayıf olarak nitelendirilirken, erkekler daha güçlü, bağımsız ve gerçekçi olarak nitelendiriliyor. Buna bağlı olarak da kadınların evi çekip çevirmesi, çocukların bakımıyla ilgilenmesi, yeri geldiğinde susmayı bilmesi, çok fazla ön plana çıkmaması şeklinde karşımıza çıkıyor. Erkeklerin de tam bir erkek olarak nitelendirilmesi için üşümeyen, yorulmayan, korkmayan, evin güvenliğinden sorumlu kişi olarak karşımıza çıkıyor. Bunların hepsi bir genellemeye dayanıyor ve bu da kişilerin insan haklarından tam olarak faydalanmasının önünde bir engel yaratıyor. Bir cinsiyetin diğerinden üstün olduğuna dayanan cinsiyetçilik toplumların ve günümüzün en büyük problemlerinden bir tanesi. Bu anlamda yıllardır sürdürülen kadın mücadeleleri sonucunda çeşitli kazanımlar elde edilmiş durumda. Ancak bu hukuki kazanımların kanunlarda, kağıt üzerinde kaldığını gündelik hayata yansıtılamadığını görüyoruz. Sürekli karşımıza çıkan kadına ve aileye yönelik şiddet haberleri bunu kanıtlar nitelikte. Bunun için toplumsal cinsiyet eşitliği kavramının bir kültür olarak toplumun tamamında yaygınlaştırılması gerekiyor." "ÜNİVERSİTELERE DÜŞEN GÖREVLER" Toplumsal cinsiyet eşitliğinin tüm toplumda yaygınlaşabilmesi için bazı hukuki sorumlulukların olduğunu söyleyen Songur, konuşmasını şöyle sürdürdü: "BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) ile Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani İstanbul Sözleşmesi, bize bu konuda bazı yükümlülükler getiriyor. Bu yükümlülüklere sahip olanlardan bir tanesi de üniversiteler. YÖK 2015 yılında üniversitelerde, toplumsal cinsiyet eşitliği tutum belgesini oluşturdu ve yayımladı. Bu kapsamda üniversitelerin bir takım sorumlulukları var. Bunu 4 ana başlık halinde sıralamak mümkün. Bunlardan birincisi toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin müfredata dahil edilmesi, ikincisi üniversite ortamında taciz, şiddet, cinsel şiddet ve mobbing gibi olayların önlenmesi, üçüncüsü üniversitelerde toplumsal cinsiyet eşitliğinin genel kabul görmesinin sağlanması, dördüncüsü ise üniversitenin idari ve akademik personelinin toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir farkındalık kazanmasının sağlanması şeklinde karşımıza çıkıyor.