Esma Çakır / Napoli () - Kırk yılı aşkın süredir İtalya’da yaşayan Yönetmen-Senarist Ferzan Özpetek, üçüncü kez opera yönetti. Puccini’nin Madama Butterfly eserini Napoli’de sahneye koyan Özpetek’in başrol oyuncularının sevişme sahnesi ses getirirken; eser, dün akşam gerçekleştirilen gala gecesinde dakikalarca alkışlandı.

Son filmi Napoli’nin Sırrı’nı çekmesinin ardından bu şehrin yönetiminden ‘fahri vatandaşlık’ unvanı alan Ferzan Özpetek, kentin sembollerinden olan, Avrupa’nın en eski lirik opera binası San Carlo Tiyatrosu'nda seyircileri etkiledi.

İtalya'da sinema yönetmenlerinin opera yönetme geleneğini sürdüren Özpetek, Aida ve La Traviata'nın ardından hayata geçirdiği, Giacomo Puccini’nin ilk kez 1904 yılında Milano La Scala Tiyatrosu’nda sahnelenen üç perdelik ‘Madama Butterfly’ında cesur sahnelere de yer verdi. Özpetek, 1950’li yılların başında Japonya'daki bir balıkçı köyü atmosferi yarattığı gösterinin kostümlerini, filmlerinde de birlikte çalıştığı Alessandro Lai’ya emanet etti. Gabriele Ferro şefliğindeki San Carlo Koro ve Orkestrası’nın eşlik ettiği, 16-20 Nisan arasında gerçekleştirilecek gösterinin biletleri tükenirken (sold out), gala gecesine sanat ve siyaset dünyası başta olmak üzere pek çok isim katıldı.

Türkiye'ye opera kültürünün girip gelişmesinde önemli bir rol oynamış olan ‘Madama Butterfly’a farklı bir bakış açısı getiren Özpetek, eserin baş karakterleri 15 yaşında bir geyşa Cio-Cio-San’ı (Madama Butterfly) canlandıran soprano Evgenia Muraveva ve Amerikan subayı Pinterkon'a hayat veren tenör Samir Pirgu’nun düğün gecesi sevişmelerini sağlaması İtalyan basınında yankı uyandırdı. 

 


 

“ÖZPETEK, ISLIKLANMAKTAN KORKMAYAN CESUR BİR YÖNETMEN”

Yapılan yorumlarda bu sahne, “orijinal ve cüretli”, “arsızca”, “skandalvari”,  “geleneksel ve alışılmıştan çok uzak” ifadeleriyle nitelenirken, Corriere del Mezzogiorno gazetesinde yayımlanan bir yorumda Özpetek’in cesaretine şu sözlerle övgüde bulunuldu:  


 

“Ferzan Özperek, hem kurtaran hem de öldüren aşkı anlatan bir yönetmen. Bu nedenle Madama Butterfly onun operası. O, operaya girmek isteyen ve ıslıklanmaktan korkarak sadece ödevlerini yerine getirmekle yetinen diğer meslektaşlarından farklı olarak orijinal ve cüretli bir bakış açısı ortaya koyuyor. Aida ve La Traviata’da olduğu gibi Butterfly’da da bu böyle.”


 

“DÜETİ SEVİŞİRKEN SÖYLEYİN, DEDİM”

25 Mayıs ve 1 Haziran arasında da gerçekleştirilecek olan gösterinin galasında ’ya bir söyleşi veren Ferzan Özpetek, alışılmış Madama Butterfly’da başrol oyuncularının düğün gecesi düet yapıp sonra odalarına çekildiklerini, kendi versiyonunda ise sevişmelerinin görüldüğünün de altını çizdi.


 

“Şehvet var, ama bu skandal yaratacak bir şey değil” diyen Özpetek, kendi dokunuşuyla Madama Butterfly’ın nasıl değiştiğini şu ifadelerle anlattı: “Opera sana teklif edildiğinde ilk olarak müziği dinliyorsun. Onu dinlerken ne yapacağını düşünüyorsun. Madama Butterfly bir kurban değil, operanın kendisinde hep zavallı, ezilen, bırakılan bir kadın. Burada benim yaptığım öyle değil, o hayatına hakim. ABD’li bir adama aşık oluyor, 15 yaşında. Adam bununla sahte bir evlilik yapıyor, beraber olmak, yatmak için. O ise adama çok aşık. Aklında hep ABD’ye gidebilmek var. Dinini değiştiriyor adam için. O da bunu terk ediyor. Çocuğu oluyor, ama her şeyde kadının tavrı çok bilinçli, şuurlu. Bunları ilk teklif ettiğimde herkes çok şaşırdı, Madama Butterfly’ı hiç böyle görmedik, olmaz, gibi geldi onlara.”


 

Bütün gazetelerde, (başrol oyuncuları) ‘sahnede çıplaklar’ diye cesur aşk sahnesinden bahsedildiğini ekleyen Özpetek, sözlerini şöyle sürdürdü:


 

“Şimdi sahnede şöyle bir şey var: Adam kadınla evleniyor, beraber olmak için. Kadın buna aşık. Madama Butterfly’da yapılan hep 15-20 dakika süren bir düet var aralarında, ondan sonra da yatak odalarına geçiyorlar. Ben dedim ki, yatak odasını orkestranın önüne getirelim ve bu düeti sevişirken söyleyin. ‘Ama bunu söylemek çok zor’ dediler. Ben de ‘Deneyelim, zoru yapmak işimiz değil mi!’ deyince kabul ettiler.


 

Şimdi operayı seven seyirci bunu ‘aferin, şunlara bak’ diye karşılıyor. Uzanıyorlar, çarpık duruyorlar, ama buna rağmen söyleyebiliyorlar.


 

Onun dışında Madama Butterfly’ın ilk 15 dakikası bana hep, giriş kısmı olduğu için zor geliyordu. Ben sahnede seyirci olarak otursam, Madama Butterfly’ı karşımda görsem, dedim. 4 tane Madama Butterfly birden seyircinin arasında dolaşıyorlar. O, seyirci üzerinde acayip bir etki yapıyor.”

 


 

“BENİM KAFAM RAHAT, YUHALANMAKTAN KORKMUYORUM”


 

Özpetek, Madama Butterfly’ın, intihar etmek için de seviştikleri örtüyü kullanmasının da etkileyici olduğunu söyledi.


 

Tenörün, kadın öldüğü zaman “Butterfly” diye bağırdığını ama bunun hep sahnenin arkasından, uzaktan duyulduğunu da belirten Özpetek, kendi versiyonunda ise, birden bire seyircilerin arasından çıkarak, tenörün bu şekilde bağırdığını ve bunun da etkileyici olduğunu ifade etti.


 

Bir gazetedeki yorumda, sinemadan gelen yönetmenlerin opera yönetirken bu kadar cesur olmasına alışılmadığının ve “Özpetek yuhalanmaktan korkmayan bir yönetmen” diye kendisinin övüldüğünün hatırlatılması üzerine Ferzan Özpetek, “Hoşuma gitti bu yazı. Yani kafası rahat, diyor. Hakikaten de öyle. Nasıl olsa benim sinemam var. Operada böyle bir şey yaptığın zaman insanların hoşuna gidiyor. Olay, çıplaklık, sevişme değil, sadece duyguların ortaya çıkması” diye konuştu. 


 

Özpetek, Madama Butterfly’ın kırmızı bir gelinlik giymesine ilişkin de “Bizim Osmanlı’da da vardır, imparatorluklarda vardır. Çok hoşuma gitti kırmızı olayı” dedi.