Siyamend KAÇMAZ - MOSKOVA () - Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Avrasya Girişimci Toplantısı Moskova'daki The Ritz Carlton otelinde gerçekleştirildi. Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, DTİK İcra Komitesi Başkanı Nail Olpak, TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halim Mete'nin yanı sıra DTİK Avrasya Komitesi Başkanı Ali Galip Savaşır ve RTİB Başkanı Naki Karaaslan'ın da konuşmacı olarak katıldıkları toplantıya Avrasya Komitesi'nin Rusya ve diğer ülke üyeleri ile birlikte çok sayıda Rus-Türk iş adamı katıldı. Toplantıya Dünya Türk İş Konseyi tanıtım filmi ile başlayan DEİK Avrasya Komitesi Başkanı Ali Galip Savaşır, göreve geldikleri günden bu yana yaptıklarını slayt gösterimi ile sunarken bir de konuşma yaptı. “DTİK bizim için bir deniz feneri rolünü üstlendi Savaşır, üç yıl önce büyük bir heyecanla geldikleri görevde diaspora hareketini oluşturmak için çalışmalara başladıklarını belirterek şöyle konuştu “Dünya Türk İş adamları Konseyi DTİK'in Avrasya Girişimci Toplantısı için bir aradayız. Dünya Türk İşadamları Konseyi oluşturulmadan önce de Türk işadamları olarak elbette yaşadığımız ülkelerde görev ve sorumluluklarımızın farkındaydık. Avrasya'nın her köşesinde bir yandan kendiişlerimiz büyütmek için ter dökerken, bir yandan Türkiye'mizin gönüllü elçileri olarak omuzlarımızda önemli bir görev olduğunu biliyorduk. Ancak dünyaya yayılan Türk diasporasının başarısı için bir çatı altında toplanmamız, koordine olmamız, güçlerimizi birleştirmemiz elzemdi. DEİK öncülüğünde DTİK bizim için bir deniz feneri rolünü üstlendi. Ortak bir çatı yaratma adına bugüne kadar atılmış en önemli adımlardan biri oldu. Bu adım başta ben olmak üzere dünyadaki bütün iş adamları arasında büyük bir heyecan yarattı. Yani; yola doğru çıkıldı, rota doğru çizildi. Şimdi bize düşen bu yolda somut projelerle ilerlemek olmalı. Hem kendimiz için hem Türkiye için. İki ülke arasında siyasi düzeydeki güçlü yakınlaşmanın meyvelerini ticarette yeterince toplayamıyoruz. İki ülkede serbest ticaret anlaşması imzalanmasından Ruble ile ticaretin yaygınlaştırılmasına kadar pek çok konuda önemli beklentiler içerisindeyiz. 100 milyar dolar ortak ticaret hedefi için bunların gerçekleştirilmesi şart. Yoksa bu hedef bir hayal olarak kalacaktır. “En önemli sorunumuz sağlıklı bir finans desteğimizin olmayışı Rus Türk İşadamları Birliği (RTİB) Yönetim Kurulu Başkanı Naki Karaaslan da, dünyada Çin nüfusundan sonra nüfusa oran açısından en çok seyahat eden ve dışarda yaşayan topluluğun Türkler olduğunu belirterek, “Coğrafi açıdan Türkiye, Türk insanını ekonomik açıdan tatmin etmeyecek, ekonomik açıdan doyurmayacaktır. Ülkemiz maalesef birçok diğer ülkeler gibi yeraltı zenginlikleri, petrol, kaynakları Türkiye'nin 70 milyon insanını doyurmaya yetmeyecektir. Onun içinde hakikatten Türkiye'nin neferleri dünyanın her yerinde. Bugün nereye giderseniz gidin Türk tırlarını görürüsünüz. Bunu görünce de çok keyif alırsınız ve çok mutlu olursunuzdedi. Türk yatırımcısının cesaretinin yanında mutlaka stratejisini ve yolunu da belirlemesi gerektiğini söyleyen Karaaslan, şöyle devam etti “Ben 50 yıldır Anadolu'nun bir köşesinden gelen bir insan olarak her türlü şeyi yaşadım. Farklılıkları eziklikleri, itilmeler, kakılmalar... Artık Türk insanı bundan yoruldu. Onun için bundan vaz geçip bütün iş dünyasının el ele vermesi lazım. Daha çok diyalog daha çok paylaşım. Çünkü paylaşıldıkça büyüyecek şey iştir. Bunu hem sosyal alanda yapacağız hem de iş alanında yapacağız. Biz RTİB olarak üzerimize düşen her şeyi yapacağız. Bu kurum 17 yıldır var. STK'ların bireylere ve şahıslara bağlı olmaması lazım. Bu kuruluşlar bulundukları yerlerde kurumsal yapıları ile Türk iş dünyasını temsil etmek zorunda. Bizde bunun için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Bunun için dostlar alışverişte görsün diye hiç bir toplantı yapmıyoruz yapmayacağız da. Bugün Rusya ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2008'de 38 milyar doları gördü, 30'a 8'dir bu. 30 milyar enerjidir geri kalan 8'de ticarettir. Avrupa'nın büyük kurumlarından sadece bir tanesinin BDT cirosu 6,5 milyar dolar. Şimdi biz bunları çok büyük gelişmişlik olarak kabul edersek çok yanlış bir yerden başlarız. Bence bu eksikliği doğru tespit edip önümüze bakmamız lazım. Önümüzde yapılacak çok iş var. Türk iş dünyasının en önemli konusu, belin kıran bir konu arkasında sağlıklı bir finans yapısı yok. Sağlıklı finans yapısı nasıl kurulacak sermayeyi ucuz ve uzun süreyle bulacak. Bir çocuğun büyümesi gibi bu da böyle büyüyecek. Bunun için de herkesin el ele vermesi lazım. “Dünya hızla değişirken önceliğimiz etkinliğimizi artırmak DTİK icra Komitesi Başkanı Nail Olpak ise konuşmasında oluşumun amacını ve diaspora kelimesini neden daha etkin kullanmaya karar verdiklerini anlattı. Olpak şunları söyledi “Dünyanın önemli bölgelerinden Avrupa krizle boğuşurken ve birçok coğrafyada yeniden şekillendirilmeler yaşanırken, yeniden küresel bir düzen kuruluyor, güç dengeleri de yeniden şekilleniyor. Türkiye, Çin ile İtalya arasındaki en büyük serbest piyasa ekonomisidir diye ifade edebiliriz. Elbette bu hızla değişen düzen içerisinde etkinliğimizi artırmakta önceliklerimizden. Bunun içinde en başta sahip olduğumuz insan sermayesinin hususunu artırmak, organizasyon kapasitesini daha fazla güçlendirmek ve aynı hedefler etrafında olabildiğince birleştirmeliyiz. Daha iyi bir gelecek için güçleri konsolide etmek diye buna söylüyoruz. Bu amaçlar doğrultusunda dünyanın dört bir tarafında yaşayan yaklaşık 6 milyonluk Türk diasporası, bir dönem kullanmıyorduk bu kelimeyi ama stratejik bir güç olarak konumlandırmak önceliklerimiz arasında. Çünkü gördük ki benzer ülke tecrübelerine baktığımız zaman kendi diasporası ile çok güçlü bağlar kurabilen ülkeler, küresel değer zincirleri içerisindeki konumlarını daha güçlendirip rekabet alanında çok iyi yere gidebilmişler. Çin, kendi diasporasını benzer şekilde etkin kullanarak, bugün dünyanın üretim üssü haline gelme projesinin baş desteğini oradan aldı. Hindistan benzer şekilde yazılım sektöründeki dünya liderliğini bu diasporasını etkin bir şekilde kullanarak geldi. İsrail çok önemli bir örnek, o hem kendi mühendis ve yatırımcılarını hem de finans gücünü çok etkin bir şekilde dünya üzerinde kullanıyor. Elbette kendimizi düşündüğümüzde de Türkiye'de diasporasını sizleri, sizlerin değerlerini o gurur duyduğumuz değerleri kendi ekonomik kalkınmamız ve sizlerin kalkındırmamız için küresel hedeflerimiz doğrultusunda daha fazla kullanmaya çalışmamız takdir edersiniz ki doğal. Bir dönem biz diaspora kelimesine soğuk baktık. Çünkü başka ülkelerin bu kendi diasporalarını bizim aleyhimizde kullanmalarını kavramın bir negatifiymiş gibi algıladık. Bu bizim bir eksikliğimiz oldu, geçmişe yönelik olarak. Halbuki dünyanın dört bir tarafına yayılmış kullanıldığında çok değerli bir güç olan gurur duyduğumuz bir diasporamız var ve sayıları Danimarka nüfusu ile eşit belki fazla bile. Bu noktada acı gurbet öykülerini dinlemekle kalmıyoruz, başarı öykülerini de dinliyoruz. Bu noktada daha parlak günler için çalışmak dedik. Gönül birliğine ihtiyaç var çünkü DTİK'de gönüllü bir yapılanma söz konusu. Akıl ortaklığına, istişareye ihtiyacımız var. Bu inançla kendi değerlerimizi küresel hedeflerimiz doğrultusunda örgütleyebilmek için DEİK bünyesinde Dünya Türk İş Konseyi kuruldu. 2009 yılında iki bin kişinin katıldığı bir kurultayımız var ve ilk defa bu kurultayda biz diaspora kavramını biz olumlu olarak kullanmayı gündeme getirdik. “Özal, DEİK'i kurun dedi Anlattığı fıkralarla iş dünyasının ciddi suratlarını güldüren TOBB Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Halim Mete ise DEİK'in kurulmasına nasıl karar verildiğini anlattı. Mete, kuruluş sürecinin nasıl işlediğini şöyle anlattı “Rahmetli Turgut Özal, başbakanlığı döneminde o günkü yönetim kurulu başkanı sonra bakan olan Ali Coşkun'u çağırıyor ve diyor ki, 'Dış ekonomik ilişkileri organize etmek için bir sivil topluma ihtiyacımız var. Onun için git odalar birliği yönetim kurulu kararı ile DEİK diye bir kuruluş kur' diyor. Ve o gün kuruluyor. Sonra 10-15 civarında bir iş konseyi kurulmuşken 2004 yılında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve odalar kanunu kuruluyor. Bu kurulduğu zaman o dönem Bakan olan Ali Coşkun, diyor ki 'Onu bu kanun içine koyalım ki daha kalıcı olsun. Hem birisi tarafından dağılmasın' diyor ve o gün bir DEİK kanunu içine giriyor ve o gün bir kurucu kuruluş olarak o günkü DEİK kurumu tüm iş dünyası temsilcilerine birer yazı gönderiyor. 40 kadar kuruluş kabul ederken bir tek TUSKON kabul etmiyor, 'bizim işimiz farklı' diyor. Bir tek o bizim kurucu kuruluşumuz olmuyor. Sonra bildiğiniz gibi hükümetimizin almış olduğu bir kararla DEİK yeni DEİK olarak devam ediyor. Tabi bu arada Sayın Cumhurbaşkanımız, başbakan iken o günkü DEİK yönetimini çağırıyor, 'Bizim iş dünyası temsilcilerimiz dünyanın her tarafında varlar. Onları organize edebilir miyiz' diyor ve bir başbakanlık kararnamesi çıkararak böyle bir görevi DEİK'e veriyor. DEİK, Dünya Türk İşadamları Konseyi diye bir konsey kuruyor ve ilk toplantısını da sayın o günkü başbakanımız şimdiki Cumhurbaşkanımız başkanlığında bir toplantı yapıyor. İşte O gün yaşanan o heyecanı devam ettiriyoruz. “1 trilyon dolarlık dış ticaret hacmine sahip bir coğrafyada olduğumuzun farkına varalım Toplantıda son olarak kürsüye çıkan Ekonomi Bakan Yardımcısı Adnan Yıldırım, 1 Aralık 2014'de Ankara'da gerçekleşen Erdoğan-Putin görüşmesinde daha radikal kararlar alındığını ve gerek ekonomi bakanın gerekse de ekonomi bakan yardımcı olarak kendisinin Rus mevkidaşları ile düzenli toplantılar yaptığını dile getirdi. Önümüzdeki ay içerisinde de Antalya'da iki ülke ekonomi bakanının bir araya geleceğini de belirten, Yıldırım, “ Bu toplantıları sadece resmi düzeyde sürdürmüyoruz aynı zamanda şirketlerimiz de sorunlarını anlatabilmek için bu toplantıların bazılarında yer alıyorlar. Onların olmadığı platformda da biz bu coğrafyada iş yapanların sorunlarını doğrudan doğruya konuşuyoruz. Bu görüşmelerimiz önümüzdeki aylarda Ankara'da da devam edecek. Aynı zamanda Bakanlarımız arasında 22 Nisan'da Antalya görüşme programı var. O saate kadar da bugüne kadar tespit ettiğimiz ve üzerinde konuşup kısmen çözüme ulaştırdığımız, kısmen çözüm sürecine giren bir takım konular ve anlaşmalar, karşılıklı yatırımlar, hizmet, serbest ticaret anlaşmaları gibi anlaşmaların süreçleri değerlendirilmiş bazıları sonuçlandırılmış ya da hızlandırılmış olacak dedi. Yaklaşık 6-7 yıl önce 'Küresel Güç Türkiye' teması ile görkemli bir başlangıç ile İstanbul'da Dünya Türk İş Konseyi'nin yapıldığını hatırlatan Bakan Yardımcısı, “Tabi biz diaspora diye adlandırılan diğer ülke oluşumlarına göre, biraz geç kaldığımız doğrudur. Ama şu da var, önemli bir yol ciddi bir yol alıyoruz. Pek çok ülkeye göre de daha fazla bir potansiyelimiz var ve bu potansiyelimiz de çok hızlı bir şekilde ilerliyor. Her halde 'ellini sallasan ellisi' sözü bizim dünyanın bir çok ülkesindeki iş adamlarımız için söylenmiş. En ücra ülkelere ve vilayetlerine gittiğimiz de dahi bugün belli bir Türk iş adamı varlığı var. En ücra yerlerde bile önceden haber verildiğinde 20-30 kişilik gurupları bir arada bulmak zor değil. O nedenle biz önümüzdeki süreçlerde bir taraftan dünyanın tedarik kanalarından olmayı hem de diğer taraftan pazarlama kanallarında olmayı, sizler ve dünyanın diğer ülkelerinde olan iş adamlarımız vasıtası ile yapacağız. Eğer dünyanın güçlü ülkeleri arasında yer almak istiyorsa bir ülke, hem tedarik kanalarında hem de pazarlama kanalarında olmak ayrıca da belirleyici olmak durumundadır. Yoksa dünyanın fasoncusu ve ya işte çok düşük maliyetleri ile üretim yapan ülkesi durumunda kalıyorsunuz açıklamasını yaptı. Adnan Yıldırım, şöyle devam etti “Küreselleştirmek evet çok önemli belki dünya ekonomisinde ayakta kalabilmek için. Ama o küreselleşme içerisinde bölgeselleşmelerinde önemi çok fazla. Küreselleşmenin evet belki lafı çok ediliyor ama belirleyici olan da bölgeselleşme olduğunu, bölgesel yapılar olduğunu söylemek gerekiyor. O açıdan bizim Avrasya coğrafyasındaki bu çalışmalarımız bu örgütlenmelerimiz son derece önemli. Bulunduğumuz Avrasya coğrafyasına baktığımız zaman 25 milyon kilometrekare bir coğrafya içerisindeyiz. 350 milyonluk bir nüfus var. 2,4 milyon dolarlık ekonomik bir milli gelir var ve bu coğrafyanın yıllık dış ticaret hacmi de 1 trilyon dolar. O açıdan böyle bir büyük yapının içinde olduğumuzun da farkına varalım. Çok da ciddi doğal kaynak rezervleri var. Dünya petrol rezervlerinin %9'u bu Avrasya coğrafyasında, doğal gaz rezervlerinin %31'i ve kömür rezervlerinin de %26'sı yine bu coğrafyada. Biz dost ve komşu olarak gördüğümüz bu ülkelerin kalkınma faaliyetlerinde ekonomik dönüşümlerinde aktif rol almaya özen gösteriyoruz. Bu doğrultuda çalışan şirketlerimizi dünyanın her yerinde olduğu gibi kazan-kazan prensibi ile birlikte kazanma prensibi ile desteklemeye gayret gösteriyoruz. Avrasya ülkeleri ile Türkiye arasındaki ticarete baktığımızda 2002 yılında 7,8 milyar dolar iken, geçtiğimiz yılsonunda tam 7 kat artış gösterdi ve 53,5 milyar dolara ulaştı. Benzer şekilde Avrasya coğrafyasının da Türkiye'deki payı 2002'de %9'iken bugün %14 seviyesine ulaştı. Orada da karşılıklı olarak her iki tarafta ticarette bir artış gözlemliyoruz. Bütün bu çalışmaların olumlu seyrettiğinin bir alameti. Aynı şeyi karşılıklı yatırımlarda da görüyoruz. Hem Türkiye'den Avrasya coğrafyasına yatırımlarda, hem de Avrasya coğrafyasından Türkiye'ye yatırımlarda. Türk firmaların Avrasya ülkelerine doğrudan ve ya üçüncü ülkeler üzerinden yaptığı yatırımların 20 milyar doları aştığını görüyoruz bizim kayıtlarımızda. Tabi Türk müteahhitlerin bu coğrafyada yaptığı projeleri söylemeye gerek yok, Türk müteahhitleri bugüne kadar 300.2 milyar dolara ulaşan projelerinin 59 milyarlık kısmını Rusya Federasyonu'nda yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Bundan sonra ben dünya ekonomisine gerek bölge ekonomisine yöne vermede bu bölgede iş yapanların iş adamların çok önemli rolü olduğunu düşünüyorum.