Demokrasinin herkesin kendine göre yonttuğu değil, dünya uluslarının kabul ettiği, uğruna büyük mücadeleler verilerek kazanıldığı ortak bir tanımı vardır. Yani demokrasinin evrensel ilkelerini anlayıp, kavrayıp benimsemeden demokrasi anlaşılamaz.
Şu anda 16 yıldır ülkemizi tek başına bir iktidar yönetmektedir. Seçimlerden önce demokrasiye ne kadar bağlı olacağını söylese de liderlerinin geçmişi buna izin vermemiştir. Çünkü siyasetleri demokrasiyi değil, tek adama dayalı baskıcı yönetimi içermektedir. Sonuçta ilk fırsatta “demokrasi treninden ilk durakta inilmiş”, parlamenter demokratik sistem tek adam sistemine çevrilmeye çalışılmıştır. Bunun birinci ayağında epeyce yol alan iktidar son kozunu oynamak için seçimleri erkene alıp 24 Haziranda istediği sistemi resmileştirmek; demokrasiye son vermek kararındadır.
Şu anda ülkede çok ciddi bir gelecek sorunu vardır. Ya bu kişiler parlamenter sistemle birlikte demokrasiyi de yok ederek ülkeyi sonu karanlık bir Tek Adam sistemine evireceklerdir; ya da buna karşı olan, demokrasiden vazgeçmeyenler birlikte hareket ederek buna izin vermeyeceklerdir. Üçüncü bir yol yoktur.
Bu konuda demokrasiyi yaşam tarzı olarak benimsemiş siyasi partilerin başında CHP gelmektedir. Ülkeyi 1950’lerden beri yönetmekte olan siyasi görüşler ise demokrasiyi çoğu zaman kendi yorum ve çıkarlarına göre kullana gelmişlerdir. Bu nedenle karşılarına çıkan CHP tek ve vazgeçilmez bir rakip olmuştur.
Evet; CHP siyaseti, ister beğenelim, ister beğenmeyelim; çok sesli ve demokratiktir. Parti, istenmeyen birkaç örneği olsa da, genelde liderlerine koyun gibi bağlı “biat ve itaate alışık üyelerden” değil, her ortamda kendi fikrini söyleyebilen, ama parti disiplini içinde davranmayı beceren üyeleri sayesinde kurulduğu günden beri dimdik ayakta kalabilen tek siyasi harekettir. Diğer lider partilerinde böyle bir alışkanlık olmadığından, CHP’de olan bu tür özgürlük hareketlerini “siyasi çatışma” olarak görebilmektedirler. Başkanlar, “eşitler içinde bir adım öne çıkanlardan” oluşur. Demokrasi vazgeçilmez amaçtır.
--Bu gün genel başkana siyasi rakip olan, yeri geldiğinde aynı genel başkan tarafından CB adayı olarak tanıtılır ve desteklenir!
--Koskoca İnönü’nün, o günün “dünkü çocuğu” Ecevit karşısında seçimi kaybettiğinde, yeni liderini ceketini düğmeleyerek ayakta karşıladığı siyasetin zor bulunanlarındandır. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Örneğin; çok partili döneme geçiş kararını alıp uygulayan, DP’ye koltuğunu devreden de İnönü’dür. Menderes bu fırsatı kötüye kullanıp CHP’nin malvarlığına bile el koymaya kalkıp darbeye neden olacak işleri yaptığında ve idam kararı çıktığında bu karara karşı çıkan yine CHP’dir.
--1980 darbesinden sonra siyasilere getirilen yasağı kaldırmayıp halk oylamasına sunan Özal, kaldırılması için çaba sarf eden ise CHP’dir.
--“Her Kürt PKK’lıdır” zihniyetine şiddetle karşı çıkıp siyasetin mecliste yapılmasını ve herkesin hakkı olduğunu savunarak, her şeyi göze alarak Kürt vekilleri kendi listelerinden aday gösterip demokrasi örneği olan yine CHP’dir.
--Şu anda ülkenin demokrasisini yok etmeye uğraşan siyasetin liderini MV değilken yasal düzenleme yaparak meclise sokan da CHP’dir.
--Baskın seçim yaparak aynı tabandan oy alacak partilerden İYİP ve SP’yi seçime sokmamak ve baraj altı bırakmak çabalarını görüp hiç beklemedikleri bir şekilde oyunlarını boşa çıkaran da CHP’dir.
--Ülkede “Hak, Hukuk ve Adalet” kalmadığını görüp dünya siyasi tarihine geçecek “Adalet Yürüyüşü”nü yapan da CHP Genel Başkanı Kılıçtaroğlu’dur.
Bunları gerçekten demokrasiye inananlar yapabilir. Her biri karşınızda “siyasi rakip” olan kurum ve kişilere eğer bu sayılanları yapmamış olsaydınız, bundan en az RTE kadar CHP de kazançlı çıkardı! Ama bu demokrasi olmaz, olamazdı!... Bu nedenle herkesin en az CHP kadar demokrasiye sahip çıkması bir insanlık gereğidir. Bunlara diğer partilerden de örnek vermek isterdim; ama hiç aklıma gelen örnek bulamadım, üzgünüm! Sizler bulursanız yazarsınız, bende öğrenmiş olurum.
Bu, “bu güne kadar yapılmadı; bundan sonra da yapılmaz” anlamında bir söylem değildir. Tam tersine şu anda yine CHP’nin öncülüğü ile bir araya gelmesi bile olanaksız sayılacak partiler, demokrasiye olan tutkularını göstererek ülkemizi “Tek Adam” antidemokratik sistemine sokmak isteyenlere karşı birlikte mücadele vermektedirler. Bu çok büyük bir başarıdır. Bundan herkesin üzerine düşen dersi çıkarması, siyaseti demokratik düzlemde ve kişisel çıkarları için değil, halkımız için yapması beklenir. Bu bir başlangıç olacaktır.
“Bu daha başlangıç; mücadeleye devam” diyerek aydınlık ve demokratik günlere bir an önce kavuşmak dileği ile.