1977 yılında Yıldız Üniversitesine başladığım da okul da bulunan öğrencilerin siyaseten ayrıştığı ve kendilerini o kimlik üzerinden ifade ettiği yıllardı.

Okulda sağcı, ülkücü dediğimiz öğrenciler birde çeşitli fraksiyonlara bölünmüş solcu öğrenciler vardı.

Bu gruplar okulun hemen hemen tamamını temsil ediyordu.

Bunun yanında ''İslamcı, dinci'' denilen sessiz, cılız, zararsız diye anılan bir kaç kişi vardı.

Yani grup bile değillerdi

O günün sessiz cılız denilen İslamcı öğrencilerinin bazılarıyla telefonla, bazısıyla yüz yüze bu gün de görüşüyorum.

İslamcı dediğimiz bu öğrenciler şu anda ülke yönetiminde söz sahibi oldular, her biri çok önemli kamu görevleri içinde etkinliklerini sürdürüyor.

1979 yılına geldiğimizde ''Apocular'' diye anılan tek tük isimler üniversitede görünmeye başladı.

İşte bu Apocu dediğimiz gruplardan ise PKK, KCK, BDP dediğimiz ve otuz yıldır Türkiye gündeminden hiç düşmeyen bir yapı ortaya çıktı.

İşte bugün, hiç ciddiye alınmayan İslamcı denilenlerle, tek tük ortada dolaşan Apocular ülke gündeminin en tepesine oturmuş görünüyor.

Bu durumda ''Ummadığın taş baş yarar'' derler ya, hiç ummadığımız, ''Bunlardan bir şey olmaz'' dediğimiz insanlar bu gün hiç beklenmedik bir şekilde ülkede karşılıklı alışıp verişiyorlar.

O günün etkin gruplarıysa onları seyrediyor.

Bu biraz da Türk filmlerindeki fakir oğlanın zengin oluşu ve kendisine tepeden bakan eski zenginlere ders vermesi hikayesine benziyor.

Bu gün o iki grubun yani 1979 yıllarının kıyıda köşede kalmış psikolojisiyle sosyal yaşamını sürdüren bu iki grubun, bu gün el ele verip otuz yıldır süren kirli savaşı durdurmak için ortak bir platform yaratmaları kadar doğal bir sonuç olamaz.

Çünkü bu iki grupta aynı psikolojik savaşın içinden geliyor.

İkisi de yıllarca dışlanmış, ezilmiş, hor görülmüş psikolojisiyle yaşadıkları için, aynı masada buluşmalarını ben şahsen hiç yadırgamadım.

Ayrıca otuz yıldır süren bu kirli savaşta en çok canı yanan onlar olduğu için bu işin sonuçlanmasını en çok onların istemesi kadar doğal bir şey olamaz.

Otuz yılda miyarlarca dolar ekonomik kayıp, binlerce insanın canı yanmış, aileler yerlerinden yurtlarından olmuş, köyler boşaltılmış, ceberrut ve vicdanı cüzdana teslim edilmiş devlet görevlileri insanlara bok yedirmiş, Diyarbakır cezaevinde kadın erkek demeden işkenceden geçmiş bir toplum yapısı bu gün çözüm için yönetici irade içinde çözüm aramaktadır.

Demek ki o günün acı çeken işkence gören gençleri ve kadınları bu gün yönetici durumundadır.

Acı çekmenin ne demek olduğunu, işkencenin ve insan onurunu ayaklar altına almanın ne demek olduğunu o günün gençleri bu günün yöneticileri iyi bildikleri için bu gün ''Çözüm'' peşine düşmüşlerdir.

Bir de bu duruma karşı çıkan ve Abdullah Öcalan'la bir araya gelmenin ''Vatana ihanetle'' suçlayanları anlamak mümkün değil.

Eğer Abdullah Öcalan'la bir araya gelindiğinde sonuç alınıyorsa, yani binlerce gencin ovada veya dağda ölümleri durdurulabiliyorsa, milyarlaca dolar para dağı taşı bombalamak için harcanmayıp oradaki fakir fukaranın yaşam kalitesini yükseltmek için harcanacaksa, binlerce ailenin acıları dinecekse, güneydoğu illerinde okulların sınıflarında yüz kişi üst üste oturmaktan kurtulacaksa, herkesin kardeşçe yaşadığı, ırkçılık silahlarla birlikte toprağa gömülecekse, Türklerle Kürtlerin bu coğrafyada kardeşçe yaşamasının önü açılacaksa, Apo'yla bir kez değil bin kez de görüşülmelidir.

Bu konuda sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun tavrını takdirle karşıladığımı belirtmek isterim.

Dolayısıyla CHP'nin tavrı da bu demektir.

Çözüm yolunda görüşmeleri vatan hainliği noktasında eleştirenlerin, bu ülkeyi sevdikleri konusunda zaten tereddütlerim vardı.

Bu insanların terörden doğan maddi manevi rantın paylaşımını bölüşen kesimler olduğunu, herkesin ilan etmesi zamanı geldiğini düşünüyorum.

Yani çözüme karşıysan silah tüccarlarıyla ortak mısın diye adama sorarlar!

Ülke olarak uçurumun kenarına gelmişsin ve pat diye uçuruma düşmüşsün, aşağıya düşmemek için bir dalı yakalamışsın, umutsuzca bu yerden kurtulmayı bekliyorsun.

Birisi gelmiş elini tutmuş ve ''Seni bu durumdan kurtarmak istiyorum'' diyor.

Sen ise diyorsun ki; ''Sen teröristsin, kötü adamsın, sen benim elimden tutamazsın, sen beni kurtaramazsın defol git'' diyorsun.

Bu davranışı gösteren kişiye ne denir?

Lütfen cevabi siz düşünün ve verin.

Çünkü o cevap bu köşede yazıyla yazılamayacak kadar keskin sert ve kırıcı olabilir...