CHP bu gün bu kadar yolsuzluğun, pisliğin, açlığın, işsizliğin ,maaşların yetersizliğinin, insan hakları ihlallerinin, devletin, doğanın talan edildiği bir ortamda ”UMUT” olması ve gümbür gümbür ”İktidara geliyorum” ışıklarını saçması gerekirken, bu olmuyor.

Neden?

Çünkü CHP çok şey söylüyor gibi görünürken, aslında hiç bir şey söylemiyor.

Örneğin soygun düzenime karşıyım demiyor, soygun düzenini ürettiği kişilerle uğraşıyor.

Toprak reformundan, tarım reformundan ve tarımın sanayileşmesinden bahsetmiyor.

Seçilmiş olduğu belediyelerde bu düzenin soygun düzeniyle bütünleşmiş bireysel ve kitleselleşen tiplere tavır koymuyor.

Bu düzen soygun düzenidir derken, soygun düzeninden beslenen bir takım adamların parti içine sızmasının önüne geçilmiyor.

Bunun için DSP modeli nasıldı konusunu baş danışman E. Toprak’a sorabilir.

Düzenin her türlü legal hale gelmiş pisliklerine tavır koymak yerine idare-i maslahat yapılıyor.

Ecevit, Ecevit diyorlar ama Ecevit’in o yıllarda ”Bu düzen değişmelidir” söyleminden hiç söz edilmiyor.

Edilse bile içi doldurulmuyor sadece sözde kalıyor.

Örneğin Atatürk hava alanı sadece adı Atatürk diye katlediliyor, yalnız ortamda bu gün hangi amaçla kullanıldığına bakılmıyor (Sedat Peker’in Kolombiya iddiaları) bir tane CHP’ li çıkıp iktidar olduğumuzda ”Atatürk hava alanı ve diğer Atatürk ismi silinmiş tesislerdeki isimleri tekrar yerine konulacaktır demiyor.

Emekten yanayız deniliyor ama yönetim kadrolarımda emekçiler yer almıyor.

Çünkü siyaset pahalı hale geldiği için parası olan insanlarla yol yürümeye devam ediliyor.

Parti ulusalcılarla ve sosyalistler arasında salınıp duruyor.

Devletçilik kavramı doğrultusunda iktidara geldiğimizde sağlık, eğitim ve alt yapıdaki özelleştirmeleri tamamen kaldıracağız ve devletleştireceğiz diyemiyor.

Çünkü sosyal demokrasinin en temel söylemi yurttaşların sağlığa, eğitime ve alt yapıya ücretsiz ulaşması ve adil eşit olmasıdır.

Bu gün alt yapıda, üst yapıda, eğitimde ,sağlıkta insanların canını yakacak düzeyde paralıdır.

CHP bu konuda net tavır koymuyor.

Tarımda yaşanan içler acısı durum ortadayken, iktidar olacağımda tarım reformu doğrultusunda tarımın nefes alması gereken mazot, gübre, elektrik ve diğer giderler konusunda hiç bir şey söylemiyor.

Bu gün Antalya da bir lira olan domatesin İstanbul da 8 lira olmasının en büyük nedeni ulaşımdaki paralı geçişler olduğunu bildiği halde Antalya’daki tarımın İstanbul’a hızlı demir yoluyla ücretsiz nakliyeyle domates fiyatlarını ve tarım pahalılığının önlenmesi konusunda ikna edici yeni politikalar sunmuyor, sunamıyor.

Bu gün benzin ve mazotun %60′ ı vergi olduğu halde bununla ilgili somut hiç bir şey söylemiyor.

Bu gün İskenderun’dan ve İzmir’den tankerle mazot ve benzin, demir çelik taşıma büyük kentlere tanker ve TIR’larla yapılıyor.

Bu saçma sapan taşımacılığı sonlandırmak için bu imalat bölgelerinden büyük kentlere boru hatları döşeyerek, hızlı tren yollarıyla yollardaki tanker, kamyon, TIR trafiğini sıfırlayacağız diyemiyor.

Demiyor da demiyor, ondan sonra sanıyorlar ki her hafta on bin doları kim aldı diyerek, 128 milyar dolar nerede diyerek iktidar olacağını sanıyor.

Sevgili CHP’liler bu ülkenin insanı hırsızlıktan, arsızlıktan, devleti talan edenden nefret etseydi, iktidardan indirseydi Özal’ı baş tacı etmez, 17-25 aralıktan sonraki ilk seçimde bu iddialarla suçlanan aynı düşüncedeki insanları seçmezdi.

Bundan dolayı ben olsam on bin doları ve 128 milyar doları ve de bu ülkedeki hırsızlıkları hiç ağzıma bile almam.

Klasik bir benzetmeyle bitirelim, bataklık varken CHP sivri sinek avında.

Bataklık soygun düzenidir, sen o bataklığa karşı tavır almıyorsun sürekli sinek avındasın.

Olmaz, böyle olmaz öncelikle o bataklığı kurutmak ve yeni bir model sunmak için radikal dönüşümler geçirmek zorundasın.

CHP bundan dolayı halka umut olamıyor.

CHP’nin üyesi bir yurttaş olarak bu durumdan rahatsızım ama bundan dolayı yeni kurulan ve CHP’ den ayrılan partilerinde doğru yapmadıklarına onlarında halka umut olamayacağını biliyorum.

Çünkü ne Muharrem İnce de, Mustafa Sarıgül de soygun düzenine ben karşıyım diyebilecek ve yeni bir düzen vadedecek bir anlayışı sunmuyorlar, sunmaları da mümkün değildir.