Türkiye bir seçim atlattı. Seçimin galibi hiç şüphesiz Ak Parti… Ak Parti’nin üç dönemdir tek başına yürüttüğü tek başına iktidarı kaybetmesi muhalefet partilerini zafer kazanmış kadar sevindirdi.
Oysa Ak Parti’nin aldığı oy CHP’den yüzde 15 fazla, MHP’den 24 puan, HDP’den 27 puan fazla…

Evet Ak Parti tek başına hükümeti kuramıyor. Türkiye’de baraj sisteminin tek başına iktidar yaptığı Ak Parti, yine baraj sisteminin azizliği ile iktidarını beklenmedik bir zamanda kaybetti. Beklenmedik derken, kendileri beklemiyordu…

Seçim bitti, 7 Haziran’dan bu yana geçen zamanda partilerde hiçbir kıpırdama ve uzlaşı atağı yok. Herkesin kırmızıçizgileri var, kimse kimseye yaklaşmıyor.

Bugün MHP’nin kırmızıçizgi dediği terör sorunu, yani çözüm sürecinin muhatabı parti MHP kadar milletvekiliyle Meclis’te. MHP: 80, HDP:80… Türkiye’yi yönetmeye talip olan CHP’nin durumu da hiç iç açıcı değil. 132 milletvekili var.

Hiç kimsenin kırmızıçizgisi bir birini tutmuyor. Herkes ayrı telden çalıyor. AKP ise yukarıdan geçmişin muhalefetini seyretmekle yetiniyor, kendine göre planlar yapıyor…
AKP’nin planları arasında üç parti ile de koalisyon yapabilme düşüncesinin var olduğu görülüyor.

Ama kırmızıçizgilere bakılırsa AKP’de hiç biriyle bir şey yapamaz…

Mesela hepsini kırmızıçizgisi iktidara geldiklerinde 17/25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet operasyonundan hesap sormak. Buna AKP nasıl yaklaşır. Tabi ki 17’ye evet dese de 25’e hayır diyecektir. Çünkü 25 direk Cumhurbaşkanı Erdoğan ailesiyle ilgili bir operasyon.
Bu durumda AKP koalisyonları da zayıflıyor.

Hele ki MHP lideri Devlet Bahçeli 1999-2002’de yaptığı koalisyondan ağzı yanmış olacak ki adeta yoğurdu üfleyerek yiyor.

Ülkeyi yönetmeye talip olan siyasi partilerin görevi nedir?

Siyasi partiler aldıkları oy oranlarına göre bir araya gelip, kendi aralarında bir uzlaşı sağlayarak hükümeti oluşturmakla sorumludur. Ben yokum, benim kırmızıçizgim şu, senin ki şu, demekle bu işler olmaz.

Sizler yukarıda uzlaşma sağlayıp halkın bir birine yakınlaşması için bir şeyler yapamıyorsanız, bu ülke bitmiş demektir.
Şimdi diyeceğim ki şu anki Meclis, Türkiye’de çözüm masalarını ortadan kaldırarak, devlet eliyle tüm vatandaşların sorunun çözebilecek bir yapıya sahip.
Ama bunu yapmak için yürek ister, cesaret ister ve hoşgörü gerekir.

HDP, dağdakilerle İmralı’yı Meclis dışında tutsa, “Biz çözüm süreci falan istemiyoruz. Bu iş bitmiştir. İmralı’daki cezasını çeksin, dağdakiler de silahları bırakıp teslim olsun. Biz artık Türkiye partisi olarak zaten meclisteyiz. Biz Türkiye’nin Birlik ve bütünlüğünü savunuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruş ilkelerini benimsiyoruz. Ancak, Türkiye’de demokratik olmayan yasal düzelmemelerin yapılması için oturup konuşarak uzlaşı sağlayarak yapılmasına hazırız” diye bir bildiri yayınlasa….
MHP’de “Bizim Kürt kardeşlerimizle hiçbir sorunumuz yok. Bizim kırmızıçizgimiz terör. HDP ile aynı Meclis çatısı altında bulunduğumuza göre, bu çözüm süreci masasını ortadan kaldıralım. Türkiye Cumhuriyeti’nin her köşesinde bulunan tüm vatandaşlarımızla ilgili demokratik olmayan her tür yasayı devlet olarak yapmaya hazırız. HDP ile de oturup konuşabiliriz. Onlar da bizim gibi Meclis’te bulunan bir parti” dese ne olur?

Tüm sorunlar diyalogla çözülür.

Ne kadar itersek, o kadar itiliriz, Ne kadar seversek o kadar seviliriz. Artık, herkes ülkenin gerçeklerini görerek bunun üzerinde siyaset yapmalı. Az olsun benim olsun yerine ülkeyi yönetmeye talip olmalı… Ülke gerçeklerini kabullenip ona göre politikalar üretip, insanlara derdinizi ve fikirlerinizi anlatamazsanız, hiçbir yere varamazsınız.

Ancak yüzde 40 oy alan AKP’yi iktidardan düşürdük diye zafer çığlıkları atarsınız…

Onun için öncelikle CHP ve MHP’nin kendini iyi tahlil etmesi gerekir. Biz nerede yanlış yaptık diye kendisini sorgulaması iyi olur.
Çünkü geçtiğimiz seçim öncesi Türkiye’de yaşananlar, eğer iyi bir tahlil ve iyi siyaset yürütülüp, partiler topluma açılabilse, MHP’nin var olan potansiyeli yüzde 35’ti… Ancak MHP ne yazık ki bunun bilincini bile yakalayamadı.

Eğer yüzde 35’i alıp AKP’yi düşürürsen iş te o zaman senden büyük yok. MHP bu seçimde bir önceki seçime göre oyunu artırdı ancak 1999’daki yüzde 18’i yakalayamadı. CHP’de yerinde saydı.

Bu böyle giderse, MHP AKP ile koalisyon kursa ne olacak. Neyin hesabını sorabilecek.

Ha belki bir uzlaşı için, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Evet bu saray beni çok yıpratıyor. Siz hükümet olarak gelin Saraya, ben döneyim Çankaya’ya diyebilir.

AKP 25 Aralık’a dokunmamak kaydıyla 4 bakanı gözden çıkarıp 17 Aralık dosyasının açılmasını isteyebilir.

Bu dosyaların açılması aslında Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da elini güçlendirir. “Bakın biz yolsuzlukların soruşturmasına izin verdik. Herkes ne yaptıysa cezasını çeksin, ya da aklanıp gelsin” deme fırsatını bulur.

Ama yolsuzluk dosyaları sadece 17/25 Aralık değil… AKP dışında kurulabilecek bir hükümet daha ne dosyalar ortaya çıkarır. Ancak o zaman Türkiye rahatlar…

Onun için tüm partiler, herkesin kırmızı çizgisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı, bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü ortak paydasında birleşecek, temiz toplum temiz siyaset için yolsuzluk dosyalarını açacak, ekonomide verilen sözler tutulacak….

İşte bu yapılabilse Türkiye’de çok şey değişir. Kardeşlik gelir… İnsanlar arası kutuplaşma biter… Devlet her alanda vatandaşıyla kucaklaşır…

Haydi hayırlısı…