İnsan olarak doğmak kolay; ama insan olabilmek ve sonrasında insan kalabilmek ise çok zor! Şekil insan olsa da içerik yok olunca diğer canlılardan bir fark kalmayacaktır! İnsan doğduğu andan itibaren içgüdüsel olarak “doymayı ve korunmayı” öğrenecektir. Büyüdükçe, rekabeti tanıdıkça, yolu buradan ya “sevgi ve paylaşmaya”, ya da “şiddet ve ben’ciliğe” yönelecektir.

Bizim kuşak “Köy Enstitülü” öğretmenlerde okuduğumuz için şanslıydı. Bizlere daha iyi bir eğitim, araştırma, okuma, düşünme, yorumlama ve üretme fikrini ve sevgiyi aşıladı bu eli öpülesi kuşak…
Temeli “insan” olan bir görüşün savunucusuyum. İnsanın olmadığı yerde siyaset de olmayacaktır. Hiçbir insanın inancı, yaşam tarzı, siyasal kimliği, kökenleri asla tartışma ve ayrıcalık konusu olmamalıdır. Sağlığı, eğitimi, güvenliği, iş ve çalışma özgürlüğü devletçe güvence altına alınmalıdır.

Tüm bunlar siyasi partiler tarafından yerine getirilmek ve hizmet olarak insana sunulmak zorundadır ki siyasetin amacı da budur. Temelinde insan sevgisi olmayan bir siyaset “ayrımcı, ötekileştirici ve bölücüdür.” Ülkeye hiçbir zaman huzur getirmez. Bu çok genel tanımlamalar bazı siyasi görüşlere göre “ancak, yalnız…” diyerek desteklenir gibi yapılırken insanı “özgür bir birey” olarak anlamak yerine siyasilerin hizmetinde “biat ve itaat eden kullar” olarak kabullenmek ağır basmaktadır.

Bağımsızlık ve Özgürlüğü, Laikliği ve Cumhuriyeti, Eşitliği ve Kardeşliği savunmam; her şey insan içindir demem çoğu zaman yanlış anlaşılıyor. Doğuda yaşayanı Kürt, kuzeyde yaşayanı Laz, şunları Çerkez, Abaca, Gürcü… saymadan “sadece insan; ve her şeye değer!” demem sorgulanıyor.

Bu nedenle tartıştığım bazı “sağcı” arkadaşlarım beni neredeyse PKK’lı ilan ederken bazıları da beni “Kürt” ve “Alevi” sanıyor! Bakın; size bir sır vereyim: Ben eğer kan bağı çok önemliyse çoğunuzdan daha Türk, Sayın Ergün hocamın araştırmasına göre “Kıpçak Türküymüşüm!” Yani hem Kürtçe-Lazca-Gürcüce… konuşup hem de “su katılmadık Türk’üm” diyenlere duyurulur! Ama bu konu benim için “yok hükmündedir.” İnsan etnik kökeni ne olursa olsun insandır, nokta.
“Alevilik” konusuna gelince çok saygı duyduğum insanlardır; ama ben Alevi de değilim! Bu, olsa olsa bir eksiklik sayılabilir. Bu nedenle inananların inançlarını -eğer bana dayatma yapmazlarsa- hiç sorgulamam ve saygı duyarım. İnsan, istediği gibi inanma hakkına sahiptir.

PKK’lılığa gelince; bu söze zaten alışığım. Çoğunuzun “ağababaları” başka savunacak sağlam ideolojileri olmayınca hedef kitlesini elinde tutabilmek için on yıllarca “gahrolsun gomonistler” diye benim gibilerini hedef gösterdiklerinden hiç üzerime alınmıyorum! Benim için terörist teröristtir; teröristin “bizim çocukları, sinirli çocukları, akkurdu-karakurdu” olmaz!
Olayın özeti budur: İnsan en yüce canlıdır. Korunmalı, kollanmalı, hak ettiği ayrımsız verilmelidir. İnsanı sevmeyen hiçbir şeyi sevemez. Siyaseti veya ideolojileri oluştururken “önce insan” denmek zorundadır. İnsanları kul-köle görenlerle yolum hiç kesişmedi, kesişmeyecektir de!...

Şimdi aramızdaki temel farkı özetleyeyim: Bazıları sadece TÜRK ya da KÜRT olanları; ben ise sadece İNSAN olanları savunuyorum! Benim için hangi etnik kökenden ya da hangi inançtan olursa olsun; öncelik İNSAN olmaktır. İnsan, her türlü eziyet ve dışlanmaya karşı her zaman korunmalı ve desteklenmelidir.

Sadece Türk-Kürt vb. olanları korumak ve desteklemek de bir düşüncedir, ama bölücü ve dışlayıcı bir davranış şeklidir. Hem bunu söyleyip hem “bölünmez bütünlük” savunulamaz.
İşte aramızdaki fark da budur!