MUĞLA Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) Su Ürünleri Fakültesi tarafından, Muğla'nın Ortaca İlçesi'nde, denizle bağlantısı sığ olan Sülüngür Gölü'nde yapılan incelemede, bölgede yeni bir tür olan 'Avustralya beneklisi' cinsi denizanası belirlendi. Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taçnur Baygar, Avustralya beneklisi türü denizanasının ilk kez 2010 yılında İskenderun Körfezi'nde tesbit edildiğini, göldeki artan popülasyonun diğer canlı yaşamı için tehdit oluşturduğuna dikkat çekti.
Ortaca'ya 10 kilometre mesafedeki Dalyan Mahallesi'ndeki Sülüngür Gölü'nde denizanası sayısının son haftalarda ciddi derecede arttığı bilgisi üzerine Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğrnetim üyelerinden oluşan 7 kişilik bir ekip, geçen hafta bölgede incelemelerde bulunarak çeşitli numuneler aldı. Sülüngür Gölü'nde yapılan çalışmalara Muğla Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Taçnur Baygar da eşlik etti. Gölden alınan denizanalarını laboratuvar ortamında incelenmesi sonucu sularımızda yeni bir denizanası türü olan 'Avustralya beneklisi' cinsi denizanası tespit edildi.
Dekan Prof. Dr. Taçnur Baygar, gölde irili ufaklı yüzlerce denizanası belirlendiğine dikkati çekip, bunlar içinde 50 santimetre çap ve 7.5 kilogram ağırlığa ulaşanlara rastlandığını kaydetti. Her bir denizanasının günde 5 bin litre suyu filtre ettiğine dikkati çeken Prof. Dr. Baygar, "Araştırma ekibimizle Sülüngür Gölü'nde yaptığımız incelemelerde, ilk kez 2010 yılı Ekim ayında İskenderun Körfez'inde görülen benekli denizanasına (Phyllorhiza Punctata) bu bölgede de çok sayıda rastladık. Yer yer acı su özelliği gösteren bu gölde, bu türe rastlanması bizi şaşırttı. Türlerin herhangi bir şekilde bir bölgede tek birey olarak görülmesi bizim için fazla dikkate değer değildir. Önemli olan denizanası popülasyonunun yani birden fazla bireyin yeni ve farklı bölgelerde bulunmasıdır. Benekli denizanasının Türkiye sularında ikinci kez ama ilk görüldüğü noktadan oldukça uzak bir bölgede hatta bir gölde ortaya çıkması düşündürücü. Bu konudaki araştırma ve izleme çalışmaları devam edecektir" diye konuştu.
GÖL İÇİN TEHLİKE OLUŞTURUYOR
Denizanalarının pek çok olumsuz etkileri bulunduğunu belirten Prof. Dr. Baygar, "En önemlisi beslenmek amacıyla balık yumurta ve larvalarını tüketmesi. Beslenmedeki dolaylı olumsuz etkisi ise 'plankton' denilen ve balıkların gıdasını oluşturan mikroskobik canlıları tüketerek pastadan önemli ölçüde pay almasıdır. Ayrıca balıkçıların ağlarına tutunarak balık av verimini düşürmesidir. Bir başka neden ise teknelerin soğutma suyu borularını tıkayarak motorun ısınmasına neden olurlar. İnsanlara tür özelliklerine bağlı olarak acı veren zehir etkilerinin olması son olarak ise yoğun denizanası topluluklarının kitleler halinde ölmeleri, sularda çürümeleri sonucunda ortamdaki oksijen düzeyini hızla düşürür. Denizlerde oksijen yoğunluğu bizim için son derece önemlidir. Sularda oksijenin azalmaya başlaması denizlerin ölmesi anlamına gelir" diye konuştu.
'AKDENİZ'İN AKINTI SİSTEMİ İLE GELEREK YERLEŞMİŞ OLABİLİR'
Denizanalarının göldeki balık besinlerini tükettikleri ve ekonomik balık türleri olan kefal ile levreklerin, yumurta ve larvalarını yedikleri için balıkçılığa zarar verdiklerini iddia eden Prof.Dr. Baygar, şöyle davem etti:
"Ayrıca Sülüngür Gölü'nün kapalı bir havzada yer alması ve deniz bağlantısının sığ olması nedeniyle oksijen konsantrasyonunun yeterli düzeyde olması gerekir. Gölde bulunan çok sayıdaki benekli denizanasının ölmesi durumunda oksijen azalması söz konusu olacaktır. Bu da gölde arzu edilmeyen bir durum yaratacaktır. Bu deniz canlısı bu bölgeye Akdeniz'in akıntı sistemi ile gelerek yerleşmiş olabilir. Bunların ikinci bir taşınma şekli gemilerin balast tanklarındaki sulara karışarak geminin son yanaştığı limana ulaşması biçimindedir."
Sülüngür Gölü'nün Köyceğiz-Dalyan Lagün Sistemi'nin doğu bölümünde yer aldığını belirten Baygar, "Sülüngür Gölü'nde en derin yer 13 metre olup derinlikte yer yer değişimler olmaktadır. Gölün giriş ve çıkışının da bulunduğu kuzeydoğu kısmının kısımlarına göre oldukça sığ olduğu 2 metreye kadar düşen derinliğin gölün su değişimi üzerinde sınırlayıcı bir faktör olduğu söylenebilir. Burada ilk kez tespit edilen benekli denizanasının insanlar üzerinde zehir etkisi azdır. Sadece hafif bir zehir bulundurduklarından insanlar için bir tehdit oluşturmazlar. Dokundukları yerleri hafif tahriş eder, insanlarda hastanelik vakalara neden olmazlar" dedi.
ANAVATANI MEKSİKA KÖRFEZİ
Benekli denizanasına ait Türkiye'de ilk kaydın 2010 yılında İskenderun Körfezi'nde bulunduğunu vurgulayan Prof. Dr. Baygar, "Burada sadece 1 bireye rastlanmış olup, çan çapı 61 milimetre olarak ölçülmüştür. Akdeniz'de ise 2007'de İyon Denizi'nde rapor edilmiştir. Phyllorhiza Punctata rizostom denizanalarındandır. Çan çapları 4-80 santimetre olabilir. Ağız tentakülleri kısa piramitler şeklindedir. 'Avustralya beneklisi' ya da 'Benekli denizanası' olarak bilinir. Meksika Körfezi'nde çok sayıda rastlanmaktadır. Hawai adalarında da bulunmaktadır. Düşük tuzlulukta yaşayamazlar. Çünkü düşük tuzluluk "zooksantelllerini" kaybetmelerine neden olur" dedi.
CARETTA CARETTALARI BESLİYORLAR
DEKAMER Müdürü ve Pamukkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Kaska da Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Su Ürünleri Faktültesi'nin Sülüngür Gölü'nde yaptığı incelemede varlığı tespit edilen benekli denizanasının son yıllarda burada çoğalmaya devam ettiğine dikkati çekip, "Biz bu deniz analarını caretta carettaları beslemek için kullanıyoruz. Ayrıca gölde dolaşan caretta carettalar bu deniz analarını tüketiyor" dedi.

FOTOĞRAFLI