Ankara'da milletvekilliği için merkezde yoklamalar bittikten sonra listeye giremeyenler feryat figan ettiler.

AKP'liler dost toplantılarında feryat figan ederken,CHP'liler yirmi tane kamera önünde attılar tuttular.

Listelere tepki gösteren insanların nasıl da komik duruma düştüklerini anlamak için basit bir mantık yürütelim.

Partiler yaklaşık bir ay önce hangi ilde merkez yoklaması,hangi ilde ön seçim yapacaklarını açıkladılar.

Sadece CHP 29 ilde ön seçim yapacağını duyurdu.

Buralarda ön seçim yapıldı ve örgütün iradesiyle sıralar belirlendi.

Diğer illerde ise merkez yoklaması yapıldı.

Diğer partilerde ise illerin tamamında merkez yoklaması yapıldı.

Merkez yoklaması yapılan illerden müracaat eden aday adaylarının alması gereken mesaj şöyle olmalıydı.

Siz merkez yoklamasını kabul etmekle birlikte iradenizin tamamını merkeze, yani genel başkana teslim etmiş oluyorsunuz.

Merkezden çıkacak karar ne olursa olsun sonuca rıza göstereceğimi şimdiden kabul ediyorum diyorsunuz.

Bu duruma göre, çıkan sonuca rıza göstereceğim dedikten sonra listeye giremeyince neden isyan ediyorsunuz?

AKP de kamu oyuna yansıyan şahsi bir isyan veya genel başkanı eleştiren bir kişi dahi görmezken, CHP de Mustafa Özyürek,Berhan Şimşek,Canan Arıtman,Şahin Mengü,Yılmaz Ateş sırayla televizyonlara çıktılar.

Dün ''sayın genel başkanım size canım kurban bu ülkeyi sizden başka kimse kurtaramaz'' derken,bu gün ağızlarına gelen her şeyi söyleyiverdiler.

Sonrada dediler ki; ''CHP de demokrasi var AKP de faşizm var.'' Bunun için biz genel başkana demokrasi olduğu için hakaret ederiz,istediğimizi söyleriz anlamına gelen sözler söylediler.

Bu beylerin ve bayanın söylediklerini kısaca hatırlayalım ve demokrasi adına ne söylemişler bir görelim.

Mustafa Özyürek:''genel başkana kırgınım böyle bir şey olmaz,ben onun büyüğüyüm bana üstat derdi buna rağmen beni listeye koymadı''

İnsaf insaf sen sayın Özyürek bu partide yapmadığın görev kalmadı.

CHP sana makam mevki,itibar ve para kazandırdı.

Bu gün sen Özyürek olmuşsan CHP sayesinde olmuşsun.

Bunları bilerek neden partine ve genel başkanına bir teşekkür ederek veda etmezsin.

Neden hala yüz yaşına kadar milletvekili olma hayalleri kurarsın.

Berhan Şimşek:''Benim adım Kemal dedi bana milletvekilliği sözü verdi,bende il başkanlığından istifa ettim''

Yani diyor ki Kılıçdaroğlu bana yalan söyledi beni kandırdı.Yani genel başkanına hakaret ederek partiliyim diye dolanmaya devam edeceksin.Bunlar demokratsa...

Neresinden tutsan elinde kalıyor.Daha dün Kılıçdaroğlu için söyledikleri İstanbul semalarında uçmaya devam ediyor.

Yani listeye girersen genel başkan kahraman,giremezsen yalancı.

Şahin Mengü ise bir hukukçu olarak Manisa önseçimlerinde ırkçılık ve ayrımcılık yapmıştır.(Alevilerle ilgili söyledikleri)

Yılmaz Ateş ise şu anki CHP yönetimini emperyalist işgal gücüne benzetmiş ve ''geldikleri gibi giderler,işgal bir gün mutlaka biter''anlamına gelebilecek sözler söyleyerek koltuk hırsının kurbanı olmuştur.

Canan Arıtmanı size havale ediyorum.

Bu eleştiriler de anayasal suç,parti suçu insan hakları ihlalleri ne ararsan yapılmıştır.

CHP yasalarla ve yönetmeliklerle ve bir tüzükle yönetiliyorsa bu tür konuşmaları demokratik hak diyerek geçiştirilmemelidir.

Bunun adı demokrasi ise ben bu demokrasiye inanmıyorum.

İşte bu kadrolar ve bu anlayış CHP'nin iktidar olma yolundaki en büyük engel olduğunu da bu konuşmalarla ispatlamışlardır.

Yani ben olursam parti iyi,ben olmazsam parti ve genel başkan işgal gücü anlayışı partiyi%21 in üstüne çıkarmamıştır.

Şu an bu anlayışın yaptığı örgütlerde Mustafa Mutlu'nun dediği gibi ''biz vagonuz,Kılçdaroğlu lokomotif bizi çeksin götürsün'' anlayışı içinde vagon gibi yerlerinde çakılı bir şekilde oturmaya devam ediyorlar.

Sayın Kılıçdaroğlu doğru yapmıştır.Bahar temizliği ve yaz temizliği yapılmıştır.

Bundan sonra örgütlerdeki vagonları lokomotife dönüştürecek adımlar atılmalıdır.Partiler hiç kimsenin tapulu malı değildir.Saygılarımı sunuyorum [email protected]