Osmanlı divan şairlerinden Bâki (1526-1600) günümüzde de dillerde dolaşan beyitinde ne güzel söylemiş:

Âvâzeni bu âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş”

Bu evrende sonsuza kadar kalacak hiçbir şey yoktur. Hepsi geçicidir, yalnız içlerinde en uzun yaşayanlar ve yaşayacaklar, Bâkî’nin söylediği gibi “hoş bir seda” olanlardır.” Bu seda, eşitlik ve özgürlük mücadelesi verenlerin haykırışı, şarkısı, türküsü, barışın, kardeşliğin, dostluğun, bilgeliğin çağrısıdır.


Yunus Emre’nin kemikleri çoktan toprağa kavuştu ama yedi yüz yıl önce insanlığa seslenişleri hâlâ bütün canlılığı ile yaşıyor. Pir Sultan Abdal zulme başkaldırışın simgesi olmaya devam ediyor. Roma’nın köleci zalimlerine isyan eden Spartaküs’ün ruhu, yalnız Roma arenasında değil, ezilen bütün topluluklarda yankılanıyor.

İnkâr edilemez ki, yüzyıllar ötesinden kalan “hoş seda”lar gibi, korkutucu “seda”lar da eksik değildir. Ancak bu iki çeşit sese kulak verenler farklıdır. Günümüz zalimleri, geçmişteki sınıftaşlarına sahip çıkıp onları kendilerine örnek alırken ve tarihi ileri götüren hareketleri lanetle anarken, özgürlüğe susamış halk kitleleri ve milletler, demir dağları eritip halklarına yol açan demircileri sevgiyle anıyorlar, diğerlerine ise lanet okuyorlar.

“Bâki kalmak” geleceğe kalmaktır. Ülkemizi yönetenlerin sık sık tekrarladıklarına bakılırsa Türkiye’nin bir beka sorunu vardır. İster genel, ister yerel olsun, seçimler yaklaştıkça beka sorunu daha şiddetli bir hal alıyor! Eğer halk, alınan bütün önlemlere rağmen iktidar bloğuna yeteri kadar oy vermezse, Allah korusun, Türkiye bölünüp parçalanacak, yok olacaktır! Millet yabancıların esiri haline gelecektir.

Muhalefet vatan hainlerinden oluşmuştur. İhanet etmeye onları dış düşmanlar özendirmektedir. Bütün dünya birleşmiş, Türkiye Cumhuriyetini yok etmek için çalışmaktadır. Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur!

Gelecek tehlikeleri önlemek için “Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan” ve millet için yüzyılın en büyük şansı olan Büyük Adam’ın etrafında sımsıkı kenetlenmek şarttır. Yasaları o yapmalı, atamalar onun elinden çıkmalı, ihaleleri o dağıtmalıdır. Gazetelerin ertesi gün hangi başlıklarla çıkacağına o karar vermelidir.

Seçimden beklenen bir sonuç alınamazsa, o seçim iptal edilmeli ve çeşitli tedbirler alındıktan sonra yeniden sandığa gidilmelidir. Gene sonuç alınamazsa, gene sandığa gidilmelidir! Gene de alınamazsa o zaman başvurulacak başka önlemler de vardır ve her ihtimale karşı bu kuvvetler el altından hazırlanmaktadır.

Bekayı güvenceye almak için yapılması gereken şeylerden biri de bilimi okullardan kovmaktır. Buna dört yaşındaki çocuklardan başlanmıştır ve yaygınlaştırılarak devam edileceği anlaşılmaktadır. Çocuklardan başlamak üzere bu halka ilk öğretilecek olan itaattir. Öğrenim süresi arttıkça itaat duygusu zayıflamakta, onun yerini özgür düşünce almaktadır. Bunu önlemenin çaresi, okul programlarını yeniden düzenlemek kadar, mümkün olduğu kadar çok öğrenciyi çeşitli gerekçelerle okul hayatının dışına çıkarmaktır.

*
Gerçekten bir beka sorunu var. İnsanlar bazı şeyleri açıkça söylemek istemeseler de konuşmalarının şifrelerinden ne demek istedikleri anlaşılır. Zaten o kadar da şifreli konuşmuyorlar. “Bu seçimler, iktidarımızın var olma veya yok olma davasıdır” diyorlar.

Evet, tam da öyledir… Cumhuriyet rejimi için de öyle. Zaten siz bâki kalırsanız, cumhuriyetin bâki kalmayacağı çoktan anlaşılmıştı. (9 Şubat 2019)