Bebek katili mi,sayın Öcalan mı?

Bu ülkeyi ve üzerinde yaşayan güzel insanları anlamak özel çalışma ve uzmanlık ister.

Gerçekten olan bitenlere akıl sır erdirmek mümkün değildir.

Yaklaşık kırk yıldır bu ülkenin kimine göre Kürt sorunu, kimine göre terör sorunu, kimine göre güneydoğu sorunu diye anılan sorun sürer gider.

Yani yüz yıldır devam eden kırk yıldır kan dökülen adını bile tam koyamadığımız bu sorunda bir şeyler oldu.

Son iki yıldır kan dökülmüyor.

Güzel halkımız kan dökülmüyor olmaktan çok mutlu ve mesut.
Nerden biliyoruz?

Bu durumu yaratan ortaya çıkaran Akparti yönetiminin aldığı oylardan biliyoruz.

Yani iki yıldır açık seçik müzakereler yapılıyor, açık seçik A.Öcalan'la ada görüşmeleri oluyor,milletvekilleri gazeteciler Öcalan'la yan yana poz veriyor.

Apo'nun beyanatları gazetelerde sur manşet oluyor.

Yani Apo bizim yan komşumuz, el tuttuğumuz içimizden birisi haline geliyor.

Devleti yönetenler, müzakereleri gizlemiyor.

BDP ve HDP milletvekilleri ''Apo ne derse o olur'' diyor.

Yani Apo artık hayatımızın içinde ve kanın durmasında en büyük etkenlerden birisi.

Hatta devletin valisi bu görüşmeler sonucunda kanın durmasından memnuniyetini belirtiyor.

Vali bu durumdan dolayı Apo' ya teşekkür ediyor.

Sayın Beşir Atalay 19 mayısta görüşmeler yapıldığını basına beyanat vererek bildiriyor.

Yani iki yıldır Apo bizim ağzımızın tadının yerine gelmesinde,çocuklarımızın ölümünü önleyen bir güç olarak karşımızda duruyor. Bunu ben demiyorum,yetkililer söylüyor.

Bu da yetmiyor, Apo bir Kürt önderi olarak Diyarbakır da ve güney doğunun bütün illerinde resimleri en üstte tutuluyor.

Apo resimleri İzmir de,Antalya da, Mersin de kısacası Türkiye'nin bütün coğrafyasında rahat rahat dalgalanıyor.

MHP sözcüleri bile artık bölücü başı,bebek katili gibi kalıp söylemlerinden çıkmış görünüyor.

Peki bu duruma bakarak, herkes(taraflar) hayatından memnun görüşmelerin gidişatından memnun diyebilir miyiz?

Bunun cevabı da evet.

Bu gün hiç kimse çatışmalar tekrar başlasın, ölümler eskisi gibi devam etsin,Çanakkale de nasıl öldüysek elbette PKK ya karşı da öleceğiz diyen bir sesi duymuyoruz.

Yani halkımız Apo'nun müzakereci olmasından ve barış sürecinde aktif rol almasından şikayetçi değil.

Peki bunlar Türkiye genelinde devam ederken Gaziosmanpaşa meydanında merkez camisi duvarına asılan Apo resmi ve ''Apo'ya özgürlük'' standından memnun olmayan ve oradaki insanlara silahla bıçakla saldıran yurttaşlar kimdir?

Saldırıyı yapanlar kimse bilmiyoruz.

Biraz evvel anlattığım tablo iki yıldır yurdun bütün topraklarında devam ederken neredeydiler?

Bu müzakereler sürerken, Apo resimleri ege de, akdeniz de sallanırken bu insanlar nerdeydiler?

Bu müzakereleri sürdüren Akparti iktidarına karşı hangi sivil insiyatif içinde yer aldılar?

Yani hükümet-devlet- Apo müzakeresi sonucunda kan durmuşsa bu ülke için bundan daha güzel bir sonuç olabilir mi?

O halde Apo resmi iki yıldır Türkiye topraklarında özgürce sallanırken, buna göz yumanları barış elçisi diye kabul ederken ne güzel ölümler durdu diye sevinirken, ne oldu da GOP meydanın da Apo resminden rahatsız oldular anlamış değilim.

Kim ne derse desin, kan durmuşsa artık gençler ölmüyorsa bu görüşmelerin sonucudur.

Bu görüşmenin iki tarafı vardır,bir tarafı hükümet- devlet,diğer tarafı da Apo'dur.

Bu güne kadar yani iki yıldır yapılan budur.

Silah altında bulunan ve askerlik görevini yapan genç insanların ailesine şöyle bir soru sorulsa.

''Sizin evladınızın askerliğini sağ salim bitirmesi ve sağlıklı bir şekilde evine dönmesi için Apo'yla müzakerelere devam etmek zorundayız bu durumu onaylıyor musunuz?

Bu sorunun cevabi %100 evet olacaktır.

Aklı başında hiç bir ana baba evladının ölmesini istemez.
Doğal olan da budur.

Eğer 30 mart seçimlerinde Akparti %43 oy almışsa,ölümlerin durmasının çok büyük etkisi olduğuna inanıyorum.

Bundan dolayı GOP meydanında olan olayın iç yüzü biran evvel aydınlatılmalıdır.

Artık kim ne derse desin, Kürt realitesi ve Apo gerçeği bir şamar gibi suratımız da patlamıştır.

Bu durumun bir an önce ırkçılığa, bölücülüğe, ayrımcılığa gitmeden ''Demokratik Cumhuriyet'' tarifi içinde ve misakı milli sınırları içinde, Türk -Kürt kardeşliği bağlamında çözülmesi en büyük hedefimiz olmalıdır.

Çünkü ırkçılık geçen yüz yılda aşağılanmış, mahkum edilmiş bir düşünce olarak bütün dünya halklarının gözünde lanetlenmiştir.

Bizim ülkemizde ırkçı bir siyasi akımın olduğuna da inanmıyorum.

Amaç bu güzelim topraklarda binlerce yıldır kardeşçesine özgürce birlik içinde,yüreğinde ırk ve mezhep sevgisi yerine insan sevgisi taşıyan, komşuluk ilişkileri ve akrabalık bağları içinde nasıl yaşamışsak, bundan sonrada böyle yaşamak aklı başında olan herkesin amacı olmalıdır.