Geçektende bir korku imparatorluğu kuruldu, fakat bu kez gerçektede korkması gerekenlerin korktuğu bir imparatorluk bu! Mafyaların, devlet içinde devlet olanların, millete amir olan memurların,  hortumcuların, Pijamalı medya patronların, Millete rağmen karar verenlerin korktuğu bir korku imparatorluğu! Hey gidi günler hey dönemine giren bir dolu sömürcünün endişesi arttı elbette, arı kovanına çomak sokulunca işler sarpa sardı, yaygara malum "KORKU İMARATORU Tayyip"! Yine yanıltma, yine aldatma, yine hedef saptırma taktiği ama korkunun ecelle olan ilşkisi malumken bundan kaçış yok ve zamanı gelmişse kaçınılmazın direnmeye ne hacet! Oysa düne kadar o kadar çok şeyden korkardıkki ve ne gariptirki bu korkuların imalatçıları ALLAH' dan korkmadan bu Miiletin sırtına binip zevki safa yapaktan imtina etmememiştir.

Düşün;

Devlet dairesine gidince hizmet değil eziyetle karşılaşıyorduk, memura yan baktınmı deveyi atlatman gereken hendeğin ebadı bir anda genişleyiveriyordu, "işimizi halledememekten korkuyorduk, borcumuz olunca kapıya icra memuru gelince seviniyorduk çünkü gelmesi muhtemel "Mafyadan  korkuyorduk" paramızı bankaya yatırmak yerine yastığın altına koyup üstüne yatıyorduk çünkü "Hortumculardan korkuyorduk" paramızı dövize endeksleyemiyorduk çünkü "Spakülatörlerden korkuyorduk"  Darbe üstüne darbe görüp "Postal seslerinden korkuyorduk" Üniversitede renk vermiyor "fişlenmekten korkuyorduk" Şayet subay olduysak "YAŞlanıp ordudan atılmaktan korkuyorduk" adaletin kestiği parmak acımaz deyip canımızı yakan "Yargıdan korkuyorduk" bizi özel muaynehanesine davet ederde olaki parasızlıktan gidemeyip tedavi olamayız diye "Doktordan korkuyorduk" say say bitmez, velhasıl gölgemizden bile korkuyorduk...

Geçenlerde İzmitte bir dairede işim vardı, yaşlı bir amca içeri girdi, belliki havale edilecek bir evrağı vardı, aslında tamda içeri girmedi, önce yakasını ilikledi, sonrada kapının eşiğinden iki büklüm evrağını içeri uzattı, memur hiç istifini bozmadan tok ve birzda azarlayan bir ses tonuyla "Sonra gel dedi" tabi bende fillm koptu amcayı çağrdım, "amcacığım gel otur" dedim içeri davet ettim, oradaki boş bir sandalyeye oturttum, gerisi malum açtım ağzımı yumdum gözümü, bana da diklenecek oldu, vatandaşlık haklarımdan, BİMER den bahsettim susutu, oturdu. Mesele benim bağırmam veya orada cereyan eden olay değil, asıl üzüldüğüm o yaşlı amcanın devletten korkma şekliydi, içim parçalandı, eee belliki geçmişten gelen bir  alışkanlık "Devletten kork" amca ne yapsın  yassıadada Başbakanını asmışlar! O da doğal olarak korkmuş "onu asan bana ne yapmazki" psikolojisi, şimdi bu korkulardan kurtulma, bir anlamda korkularla yüzleşme zamanı, en güzelide artık korkması gerekenlerin korkacağı bir dönem "Halkı yaşatki devlet yaşasın" zamanı!

Sakalına oturup bıyığını yoldular;

Basket Takımı yakamıza gümüş ama gönlümüze bir pırlanta taktı, evimizde oynadığımız şampiyonada hop oturdu hop kalktık, 0,6 salisenin önemini anladık, bağırdık çağırdık çoştuk eğlendik, her şey çok güzel gidiordu ki arabanın freni patladı, yuhladık hemde dünyanın gözünün içine bakarak yuhladık, Başbakanı değil onu yuhlayanları yuhladık, şimdi bu vesile ile bir kezde buradan yuhlamak istiyorum "yuuuuuhhhh" hatta küçük bir ekleme ile "ohaaa" iddiya göre eğitimli olan kesim referandumda Hayır veren kesim değilmi? Referandumdan Hayır çıkmayınca Başbakanı Yuhlamak eğitimli olmanın bir tezahürümü? 12 Eylül 1980 den önce ceza evine gelen yabancı heyetin "işkence varmı" sorusuna Ülkesini küçük düşürmeme adına yok diyen Sağcı ve Solcu gençler yüzünüze tükürse az! Hemde Başbakanın Spora verdiği destekle artık adımızdan çokça söz ettirdiğimiz bir dönemde hemde Başbakanın yaptıpı tesislerde Başbakanı Yuhlamak kelimenin tam anlamı ile "Sakala oturup bıyığı yolmaktır. 

Evetçiler cahilmi?

Evetçilerin, Kendisi gibi düşünmeyenleri katogorize etmeye çalışanların cehaleti yanında filazof olduklarını söyleyebilirim, en azından saygılılar.