İddia ediyorum; dünyada hiçbir ülkenin Başbakanının bizimkisi kadar işi zor ve bitmez değildir!... Bizimkinin yaptıklarını görseler kendileri “şu işi yaptım da yoruldum” demekten utanırlar. Düşünün bir kere; koskoca “Osmanlı Türkiye’sini” yöneteceksin! Çevren, sana “biat ve itaat etmeyen düşman ülkelerle” dolu; üstelik bunların çoğu da “Siyonist İsrail” tarafından destekleniyor. Senin “Yeni Osmanlıcılık” projeni ya anlamıyorlar, ya da kasten karşı çıkıyorlar!
Ya şu Esed’in yaptıkları? Daha dün sen bizim bir eyaletimiz değil miydin ey Esed? Şimdi ne oldu da bağımsız Suriye diyorsun? Bir de buna izin vermemizi bekliyorsun ey gafil! Dün uçağını da düşürdük; bizim gazabımızdan kork!
Mısır’da da Mursi’ciğe darbe yaptılar! Halkın iradesini yok saymışlar iyi mi? Burada da al sana ayrı bir sıkıntı. Tüm dünya darbe demiyormuş da, bir tek bizimki diyormuş da!
Sadece Yeni Osmanlıcılıkla, dış siyasetle değil; aynı zamanda ülkenin iç siyaseti de canından bezdiriyor Başbakanı!... Muhalefet ha bire muhalefet edip duruyor. Sırf bu nedenden dolayı basın ve TV’lere el atmak zorunda kalıyor! Ne zaman eline bir gazete alsa, ne zaman bir TV kanalını açsa; anaaaa; gene muhalifler!... İşte sırf bu nedenle gazetelerin neredeyse tamamı gönüllü yandaş oldu; tek usta üzülmesin diye!... O kadar yandaş oldular ki, hangi köşe yazarının kovulacağını, kimlerin yazabileceğini, ne yazacağını, genel yayın müdürlerinin kimler olacağını bile bizzat Başbakana soruyorlar kardeşim; buna can mı dayanır? Neyse ki “Alo Fatih” hattı var da işi biraz hafifliyor yani!...
TV’ler dersen ayrı bir dert, bir-iki değil ki, onlarca var. Hoş, kavun değil ki koklayıp anlayasın, “fiş”lerine baktırıp seçtirilenlerden bile sonradan yanlış yapanlar çıkabiliyor. İşini gücünü bırak, hadi yeniden ayar yap bakalım! Gazete ve TV’lerle bizzat ilgilenmese, yayınlara ayar vermese, utanmadan muhaliflerin resimleri, haberleri falan yayınlanacak! Ne kadar titiz davransa da gene arada bir paralelci falan çıkıp istemediklerini yayına sokabiliyor! Hele Fas yolculuğunda TV seyrederken bir de ne görsün? Muhalifin birinin hakkında alt yazı ile bir cümle haber geçmiyor mu?  Kardeşim, şunun şurasında üç-beş günlüğüne Fas’a gitti, ortalık muhalif dolmuş! Bu ne rezalet yahu? “Alo Fatih” hattı boşuna mı kuruldu? Siz boşuna mı oralara getirildiniz? 
Gazete ve TV’ler ayarlandı ama   şu “Sosyal İletişim Ağı” denen şey tam bir başbelası!... Bu ne kadar yasaklansa da tam halledilemiyor. Rakiplerine karşı binlerce maaşlı adam tutsa da, onlar bir yazarsa on yazsalar da; yine olmadı! Şimdi en kısa yolu uygulayıp kökten yasakladı! Mecliste torba kıtlığı mı var? Atılır birinin içine iki satır kanun teklifi, çıkar gider!... Parmaksa AKP’den çok kimde var? Oldu nitekim; twetter yasaklandı; yaşasın İleri demokrasi!...
Sorun bakın yandaşlarına; şu ülkeyi neredeyse yeniden yapmadı mı, baştan sona değiştirmedi mi?  Başbakandan önce bu ülke var mıydı; kayıtlara bakmak gerek! Şimdi tutturmuşlar yolsuzluk-rüşvet falan diye! Size yazıklar olsun, hiç kadir-kıymet de bilmiyorsunuz. Bal tutan parmağını yalamaz mı? Bu atasözünü ben mi söyledim? Belli ki büyük usta atalarına çok bağlı; onların sözünü dinliyor! Ne olmuş biraz bir şeyler yemişlerse; hem o yedikleri hazinenin parası değil; n’abeeeer? Hatta “çaldıysa benden çaldı” diye yandaşları göğüslerini gururla yumruklamıyorlar mı? Her yenene rüşvet mi denirmiş ki? Hem niye şikâyet ediyorsunuz? Onlar yol yapmadılar mı?
Dört bakanıyla çocukları da bu rüşvete karışmışmış da; hani nerede kanıtlarınız? Yok; evlerinde ayakkabı kutusunda milyarlar bulunmuş da, yok para kasaları, para sayma makineleri varmış da! Ne varmış yani; olamaz mı? Müdürü o paralarla hayır işleyecekti bir kere, sizin yüzünüzden şimdi herkes öğrendi yani; ayıptır, günahtır! Zaten siz muhalifler din-iman da tanımazsınız, bunu da onun için yapıyorsunuz! Bakanların günah işleme özgürlüğünü ellerinden alıyorsunuz. Parası çoksa ne yapsın bakanının çocuğu; ona parmak mı dayanır? Tabi makineyle sayar. Servet düşmanları sizi! İşte nasılda suçüstü yakalandınız değil mi? Hem “yansız-tarafsız ve de özellikle bağımsız- yargı en sonunda hak yerini bulsun diye hepsini serbest bırakmadı mı?  Yaşasın Adalet!... Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış zaten!
Böyle durumlarda dünyanın herhangi bir devletinde yönetim istifa edermiş! Siz daha çok beklersiniz; neden istifa edecek ki? Ne var ortada? Bak; vatandaş ne diyor? “Çaldıysa benden çaldı, hem onlar yol yaptı, size ne?” demiyor mu? Hadi anam, hadi işinize; onlar ancak sandıkta, hatta öbür dünyada hesap verir!
Ülkeyi yönetmeyi kolay sanıyorsunuz. Tabi ne zorluklar çekildiğini de bilmiyorsunuz. En yakın dostlarından insan ne kazıklar yiyor. Örneğin mesela, daha düne kadar elbirliği ile koskoca TSK’yı ve ne kadar muhalif gazeteci-yazar varsa birlikte içeri tıktığı Hocaefendi; şimdi ne oldu da su koyuverdi? Gel de insanlara güven bakalım! Hâlbuki “ona ne istediyse vermiştik” demişti, yalan mı söylüyor koskoca başbakan yani? Ama şimdi daha fazlasını istiyor demek. Yağma yok arkadaş, bu ülkede sadece bir Padişah olur! Herkes haddini bilecek! Bu ülkenin en büyük ve tek Başbakanına başkaldırmak ha; “Yahu sen kimsin, kimsin sen? Biz senin ağababalarını yenmiş adamız; şimdi paralelini, çeteni, hainlerini mi halledemeyeceğiz ey haşhaşi?” 
Ortalık kasetten geçilmiyor. Silivri’ye adam tıkmak için çıkarılan kasetler normaldi; ama bunların ucu iktidara dokunuyor; o zaman demek ki “sahte, iftira, montaj, dublaj.” Bu böyle biline!... “Halkı” da öyle diyo zaten!
Bu muhalifler mal-mülk düşmanı; şimdi de gözlerini villalarına ve oğlunun vakfına dikmişler; size ne yahu! İstediği yerden villa almasından size ne? Ha; tutturmuşlar o villalar 35 yıldır oradaydı demiş de; gogıl mı ne karın ağrısı ise o şeyden meğer geçen yıl villaların yerinin bomboş tarla olduğu görünüyormuş! Bunu fırsat bilip koca ustaya yalancı diyorlar utanmazlar!... Oğlunun vakfına yüz bin dolarlar, araziler bağışlanıyormuş! Telefonla evdekileri sıfırla demişmiş! Dediyse dedi a münafıklar, size ne? Para onun değil mi, ister sıfırlar ister katlar. Utanmadan telefonlarını dinliyorlar bir de! Çatlayın da patlayın, alan razı, veren razı, size ne kardeşim? Hiçbir sözünde rüşvet almadığını söylememiş de, sadece telefonlarımı dinlediler diyerek aslında rüşveti kabul etmiş de! Yazıklar olsun size paralel muhalifler.
Yahu bu ülkede demokrasi var mıydı arkadaş? Büyük usta “İleri Demokrasi”yi getirmese siz hiç bu konularda ağzınızı açabilir miydiniz? Sayesinde bülbül gibi konuşuyorsunuz işte. İstemediği hâkim-savcıyı görevden alıp yerlerine kendi seçtiklerini koymuş! Külliyen iftira!... Bu atamaları HSYK yapıyor bir defa. Kurulun başkanı Adalet Bakanı; onlar da başkana saygılarından ne derse yapıyorlarsa bunu niye kıskanıyorsunuz yani? Tek büyüğümüz kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne sonuna kadar inanmıştır arkadaş! Asla hukukun işleyişine karışmadı; karışmaz da! Yaşasın İleri Demokrasi ve bağımsız Yargı!
Şimdi diyorlar ki; Başbakan ne iş yapıyor? Yahu devlet işi yapmaya sıra mı geliyor? Yukarıdaki işleri bir bitirebilse devletin işlerini de kökünden halledecek de, ah; zamanı yok arkadaş!... 
Eh, bu kadar yorulan büyük ustaya artık uzuuuuun bir dinlenme gerekiyor, bunu çok çok fazlasıyla hak etti Allah için!... Ne dersiniz?