DSP Genel Başkanı Masum Türker, Başbakan’ın Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı konuşmanın, ‘hamasi’ bir üslup taşıdığını, bunu ülke çıkarları bakımından yanlış bulduğunu söyledi. Başbakan’ın öyle bir ortamda yalnız kendi kimliğini ortaya koyduğuna işaret eden Masum Türker, “Bir başbakanın, böyle bir toplantıda hamasi konuşmak yerine, devletin görüşlerini, politikasını, varlığını ortaya koyabilmesi gereklidir. Yabancılar düşünüp strateji geliştirirken, bizim başbakanımız taktik üretiyor. Strateji üretmeyen, taktik üretenler, taktiklerinde boğulurlar” diye konuştu.

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Başbakan’ın Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı konuşmanın ‘hamasi’ olduğunu, bunu yanlış bulduğunu söyledi ve “Başbakan’ın böyle bir ortamda devlet politikasını ortaya koyabilmesi gereklidir” dedi.

Masum Türker, TV8’de, “Erkan Tan’la Başkent’ten” programında canlı yayın konuğu oldu ve ekonomi, terörle mücadele ve dış politika konusunda değerlendirmelerde bulundu.

Masum Türker, bir izleyicinin “Yüzde 30 devalüasyon oldu” anımsatması üzerine, “Evet doğru, yüzde 30’u da geçti. Dolar 2 bine yaklaşıyor. 2 bin 200 olması söz konusu. Türk Lirası, değerini bulacak. Türk Lirası’nın değerinden yüksek tutulması, dışarıdakilere, ‘Gelin, bizi soyun’ demektir. Şu anda gerçek bu. Biz intihar ediyoruz. Önümüzdeki yıl özel sektörün ödemesi gereken 80 milyara yakın para var. Türkiye’de üretim azaldı. Hükümet, birtakım rakamlar vererek ‘Kapasite oranları yükseldi’ diyor. Bu gerçekçi bir yaklaşım değil. Kendi hazırlattıkları istatistiklerle yönlendirme yapıyorlar. Bu nedenle, doların bu noktaya gelmesi Türkiye için önemli ve olumlu bir durumdur. Son 8-9 yıldır yurt dışındaki enflasyon artışını gümrük kapılarında tuttuk. Ama bu arada hızla mal girdi içeriye. Birçok şirketin ismi, artık yabancı. Yabancı mal satılıyor artık. Türk Lirası’nın değeri arttı. Bu yılın sonunda Merkez Bankası büyük kar elde edecek. Devlet açısından bir kayıp yaşanmayacak. Ülkedeki yaşam döngüsü açısından doların yükselmesi olumludur. İthalat azalır, üretim artar, ihracat olumlu hracatı olumlu etkilenir. Bir tek turizm olumsuz etkilenir” diye konuştu.

İSTİHBARAT DIŞA BAĞIMLI HALE GELDİ, TERÖR YÜKSELDİ

Masum Türker, son dönemde artan terör olayları ve terörle mücadele konusunda yöneltilen bir soru üzerine, şunları söyledi:

“Terörün dünyadaki gelişimini izlemek gerekir. Neden terör aniden yükseldi ve kentlere doğru yayıldı? Silahların şehir merkezlerine sevkiyatına nasıl göz yumuldu? Çünkü 8-9 yıldır istihbarat, kendimizle uğraşmaya, telefon dinlemeye, bazı statüleri yok etmeye yöneldi. Daha da önemlisi, istihbarat dışa bağımlı hale geldi. İsrail mesela. Abdullah Öcalan bile İsrail istihbaratı ile yakalandı, ABD ile işbirliği yaptılar, getirip Türkiye’ye teslim ettiler. Irak’a operasyon yapılırken istihbarat dışarıdan geldi. Son 8-9 yıldır, istihbarat ABD’den geliyor. Hatırlayın, ABD’li diplomatlar, ‘Türkiye ile istihbaratı paylaşırız’ bile dediler.”

DIŞ POLİTİKADA ÇOK BÜYÜK YANLIŞLIKLAR YAPILIYOR

Dış politikada çok büyük yanlışlıklar yapıldığını, bunun da terörün yükselmesinde önemli bir etken olduğunu söyleyen Masum Türker, “Başbakan’ın, Tunus, Libya ve Mısır ziyaretlerinin görünümü yanlıştır” dedi. Masum Türker, Başbakan’ın bu ülkelerde coşkulu kalabalıklar tarafından karşılanmasının da önceden kurgulandığını, organize bir hareket olduğunu ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sahnede gördüğünüz kalabalıklar bir gecede geri döner. O kalabalıklar Mübarek’i alkışlıyorlardı, ertesi gün aleyhine döndüler. Ellerindeki pankartlara bakın, burada hazırlanmış gibi. Arapça hazırlasalar öyle kafiye yapmazlar. Kafiyeler bile Türk usulüdür. O işin dikkat edilmesi gereken ayrıntısıdır. ‘Libya’daki muhaliflere 300 milyon vermişiz’ diyorlarsa, yanlış yapmışlardır. Bu ileride karşımıza çıkabilir. Dış politika, ileride Türkiye’de dönebilecek hareketlerden uzak durmayı ve dengeli bir yol izlemeyi gerektirir. Şu anda biz Suriye’nin içişlerine karışıyoruz. Bu yanlıştır. Baaz Partisi’ni ‘Alevilik’ ile suçlamak ise büyük yanlıştır.”

TERÖR KÜRESEL BİR YAPILANMAYA GİRMİŞTİR

Masum Türker, terörün küresel bir yapılanmaya girdiğine dikkat çekti ve “Türkiye’deki terör, yerel bir terör olayı olarak görülmemeli. Bu, uluslararası düzeyde finanse edilen, belli güçlerce göz kırpılan bir hareket olarak görülmelidir. Gelip Başbakanlığa ve TBMM’ye yakın bir yerde bomba patlatabiliyorlarsa bunun üzerinde dikkatle durulmalı. Bu arabalar oraya girerken bizim istihbaratımız ne yapıyor? Bu istihbarata ne kadar para harcanıyor? Artık karakollarımız bile bombalanmaya başlandı. İçişleri Bakanı, bu konuda özel dosya açmalı” diye konuştu.

AB’nin 6 Ekim 2004 yılında yayımladığı ve Türkiye için müktesebat olan ‘Etki Raporu’nun sekizinci sayfasında, üyelik halinde Fırat ve Dicle nehirleri ile bunlar üzerindeki barajların ve sulama planlarının idaresinin uluslararası yönetime bırakılmasının ve bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılmasının Türkiye’den isteneceğine yer verildiğini anımsatan Masum Türker, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2004’te bu konu Türk halkına havai fişekler patlatılarak, sanki AB’ye girmişiz gibi bir hava ile sunulmuştu. Oysa su yüzünden Türkiye önemli bir dönemece girdi. Şimdi Suriye ile tartışıyoruz. Yarın öbür gün ülkemizde terör azar, halk kendi içinde kalkan görüntüsüne sokulursa, bu sefer başka bir ülke bize karışacak, başka bir ülke Suriye’ye yaptığımızı bize yapacak. Çok dikkatli olmak lazım.”

DEVLET ADAMLIĞI, ÜLKE ÇIKARLARINI ÖNDE TUTMAYI GEREKTİRİR

Masum Türker, Başbakan’ın Birleşmiş Milletler toplantısında yaptığı konuşmanın, ‘hamasi’ bir üslup taşıdığını, diplomatik olmadığını ve bunu ülke çıkarları bakımından yanlış bulduğunu söyledi. Başbakan’ın öyle bir ortamda yalnız kendi kimliğini ortaya koyduğuna işaret eden Masum Türker, “Bir Başbakan, böyle bir toplantıda yalnız kendi kimliğini koymaz ortaya, ülkesinin kuruluşundan günümüze kadarki devlet adamlarının ulusal duruşunu sürdürmelidir. Devlet adamı, ülke yönetimine talip olup ülke çıkarlarını parti çıkarlarından, kendi çıkarlarından önde tutan kişi olmalıdır. Bir başbakanın, hamasi konuşmak yerine, devletin görüşlerini, politikasını, varlığını ortaya koyabilmesi gereklidir. Yabancılar düşünüp strateji geliştirirken, bizim başbakanımız taktik üretiyor. Strateji üretmeyen, taktik üretenler, taktiklerinde boğulurlar” diye konuştu.

DIŞ POLİTİKA HAKKINDA PARTİLER BİLGİLENDİRİLMELİ

Masum Türker, Hükümet’in dış politikada atılacak adımlar hakkında seçime girmiş partileri bilgilendirmesi gerektiğini söyledi. ‘Dış politikada sıfır sorun’ yaklaşımını dillendiren AKP Hükümeti’nin, bunu başaramadığını belirten Masum Türker, “Ülke adına adım atarken çok ciddi bir ‘ulusal duruş’ sergilenmesi gerekir. Başbakan ‘Milli Görüş gömleğini çıkarttım’ derken, milli olan her şeyden de vazgeçmiş…” dedi. Bir Başbakan’ın attığı adımların, o ülkede daha sonra başbakan olan her kim olursa olsun, önüne geleceğine dikkat çeken Masum Türker, devlet yönetiminde sürekliliğin büyük önem taşıdığını anlattı. Masum Türker, devlet yönetiminde hesap verebilir olmanın önemine de dikkat çekerek “Hükümet bir kapalı oturumda dış politikayı partilerle bir araya gelip tartışmalı, Türkiye adına yeni bir dış politika belgesi yayınlamalıdır.

KÜRESEL KRİZ ÖNEMLİ BİR SORUNUMUZ OLACAK

Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en az terör kadar önemli bir sorununun da ekonomideki küresel kriz olacağı uyarısında bulunan Masum Türker, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2012 yılında dünyada önemli değişimler olacak, Rusya, ABD ve Çin’de seçim olacak. AB’de kriz, sıkıntı, küresel baskı yarattığı zaman, Türkiye’nin dışarıdan gelen paralarla 2001 yılında olduğu gibi ani sıkışma yaşaması sözkonusu olabilir. Herkes dikkatli olmalı.”