30 Mart 2014 yerel seçimler sonrası Sayın RTE yine bir balkon konuşması yaptı. Normalde fazla bir düşüş göstermeden seçimi tamamladığı için tüm ülke halkını kucaklayıcı bir konuşma bekleyenlerin şaşkınlığına, Erdoğan’ı yakından tanıyanlar ise kıs kıs gülüyorlardı!...
 Her neyse; bu konuşma aslında 3 nedenle önemlidir.
1- Konuşmasındaki katı bölücü-ötekileştirici vurgu. Erdoğan için bu ülkede AKP’li olmayanların, hatta AKP’li olup ta kendisine kesin biat ve itaat etmeyenlerin; yani kindar ve dindar olmayanların hiç, ama hiçbir önemi yoktur!... Onlar vatan hainliğinden tutun da, hizipçi, bölücü, çete, dış mihrak, alevi…, yani özetle “Düşman”dır!...
 2- Balkonda kimlerin ellerini zafer işareti olarak yukarı kaldırmıştır? Bu kalabalık aile bireyleri içinde Egemen Bağış’ın da olması düşündürücüdür. O kişi ki; mahkemeye sunulan fezlekesinde birden çok rüşvet almak, nüfuzunu kötüye kullanmak, kara para aklamaktan suçlanmaktadır. Ayrıca hiçbir şekilde inkar edilemeyen dinimizle alay etmiş bir kişidir.
RTE’nin, E. Bağış’ın yaptıklarının binde birini muhalefetten biri yapsa nasıl kıyametleri koparacağı aklı başında her vatandaşın da kabul edeceği bir gerçektir. Ama bilinen bir yolsuzluk ve rüşvet olayı ile suçlanan, ayrıca her iki sözlerinden biri din-iman-kul hakkı olan RTE’nin dinimiz ile alay eden birisinin elini zafer işareti olarak havaya kaldırması ve en yakın çevresinde göstermesi çok düşündürücü olmalıdır. Hadi rüşvet ve yolsuzluğu anladık da, dini bile siyasi çıkarları için kullanabilmesi gerçek dindarları rahatsız etmelidir.
Balkon konuşmasında verilen bu görüntü, RTE’nin kendine kesin biat ve itaat edenleri ne yaparlarsa yapsınlar koruyacağının göstergesidir. Aynı zamanda yandaşlarına da bu kişilerin dokunulmazlığı olduğu ve aleyhlerinde bir eylemi affetmeyeceğinin de mesajıdır.
3- Aynı tabloda oğlu Bilal’in olması. Bir babanın oğlunu sevmesi elbette insani bir duygudur. Ancak referansı din olan birinin kim olursa olsun; haram ile helali, günah ile sevabı bilmesi, herkesten fazla uygulaması beklenir. RTE ise mevcut hakim ve savcılar güvenilir bulunmadığından yerlerine yenileri atanmadan oğlunu ifade vermeye bile göndermemiştir.
Ama tüm bunların da ötesinde baba-oğulun basına sızan telefon görüşmelerinde, RTE’nin “konuşmanın içeriğine değil; niçin basına sızdırıldığına kızdığı” açıktır. Her türlü yetki elinde olan RTE, istese bir günde bu olayın iftira olduğunu tüm kanıtlarıyla ortaya koyabilirdi; ama elbette iftira ise!...
Bu gerçek göz önüne alınarak şunu sormak vergi veren her vatandaşımızın en temel hakkı değil midir? Bir başbakanın evinde, kimseler duymadan ortadan kaybedilmesini istediği; yani yasal olmadığı ya da açıklanamayacağı belli olan bir milyon avro nakit para nasıl bulunur? İşte zurnanın “zırt” dediği yer tam da burasıdır!...
Cumhuriyet tarihinde bu güne kadar yapılan seçimler içinde sahtecilik ve yolsuzluk konusunda kesinlikle açık ara birinci sayılacak olan 30 Mart 2014 yerel seçimleri bitti. Çöplükten çıkan oylar, mühürsüz-geçersiz tutanaklar, değiştirilen tutanak ve oylar belge belge ortalıktadır. Muhalefet tüm insanların eninde-sonunda bir gün gereksinme duyacağı yargıya başvurmuş, ama hiç şaşırılmayan nedenlerle başvurularının çok büyük çoğunluğu reddedilmiştir! Yani görünen odur ki; muhalefetin sandıkta kazandığı seçim, iktidarın masasında kaybedilmiştir!...
12 eylül 2010 Anayasa Referandumunda çoğunluğun desteklediği 24 maddenin içine iktidarın zorla dayattığı o 2 maddenin o gün önemini kavrayamayan “evet’cilerle” “yetmez ama evet’ciler”in büyük çoğunluğu güç de olsa bu gün ayıkmışlardır; ama artık çok geçtir!...
O “2 tanecik madde” ile HSYK’nın kurumsal yapısı değiştirilmiş, başta yüksek mahkemelerin başkan ve üyelerini atamaktan şimdi YSK üye ve başkanlarını atamaya kadar hukukun nasıl katledildiğini şaşırarak izlemektedirler.
İşte bu nedenle balkon konuşması en az yukarıda sayılan 3 nedenden dolayı çok önemlidir. Ülkemizin sürüklenmek istendiği yönü artık kalın çizgilerle çizmektedirler.
Yani balkonlardan gelen soğuk hava dalgası ülkemize kara kış getirmektedir.
Hadi; hep beraber bir türkü ile bitirelim:
“Alçaklara kar yağıyor, üşümedin mi, ?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?”