Cumartesi, akşamı Aydınses gazetesinin 15. yılı kutlama yemeğine katıldık.

Yerel basının, kıyısında köşesinde de olsa bir kaç yıldır bulunma şansını elde ettim.

Yaşanan olaylara baktığımız da alın teriyle emekle mevcut zor şartlara direnerek, 15 yıl bir yerel gazeteyi ayakta tutmanın ne kadar güç bir iş olduğunu en iyi Murat Aydın biliyor olsa gerek.

Bundan dolayı da 15 yıl çok önemli bir süre.

Çünkü yerel basının ayakta kalması anlamında devletin veya belediyelerin en küçük bir katkısı yoktur.

Bu gazetelerin ayakta kalması, sadece ilçenin içinden doğan küçük reklam pastasından pay almak ve abonelikle elde edilen gelirlere bağlıdır. Bunun dışında bir yerel gazetenin başka bir geliri yoktur.

Yerel sermaye gruplarından alınan reklam miktarları çok küçük rakamlardır.

Bir gazetenin elemanlarını istihdam etmeye bile yetmez.

Ayrıca gazetenin aboneliği varsa oradan gelen gelirlerdir.

Bizim ülkemizde gazete okuma alışkanlığı olmadığı için, abonelikler de çok doğru işlemez.

Bu şartlarda gazeteler yaşamaya çalışır.

Bunun yanında her meslekte olduğu gibi, haberi art niyetle kullananlar da olabilir.

Haberi art niyetle kullanıp, oralardan gelir elde etme eğilimi içinde olan basın mensubu ahlak düşkünü insanlar olabilir.

Murat Aydın bu tür gazeteci de olmamıştır.

Son dönemde ekonomik sorunlar yaşamasına rağmen dik duruşundan ödün vermemiş, gece gündüz çalışma yolunu seçmiştir.

Bir yandan Aydınses Gazetesini diri tutmaya çalışırken, diğer yandan gece başka bir ulusal gazetede emeğiyle çalışma yolunu seçmiştir.

Bu ilçede, onunla yola çıkan ve kendini cilalayan bir takım makam mevki sahibi insanlar ise bu durumu görmezden gelmişlerdir.

Yani kendisi kötü durumdayken, Murat Aydın'a sarılan ve onu basamak olarak kullanan bazı siyaset erbapları, bu gün makam mevki ve para içinde yüzerken, Murat Aydın'a bir gün olsun ''Durumun nasıl?'' diye sormamışlardır.

İşte bu şartlar içinde dik durmak ve basın olarak gazeteyi çıkarmak, hayatını devam ettirmek her babayiğidin işi olmasa gerek.

Ayrıca birde haber yaptı diye haber üzerinden mahkemelerde uğraşmak ve yüzbinlerce lira tazminat davalarıyla uğraşmak zorunda kalmıştır.

Bu davalar hala sürmekte ve oralardan ne çıkacağı da belli değil.

İşte bu tablo içinde, Murat Aydın onbeşinci yıl kutlaması için gece yapmış oldu.

Orada katılan, konuşma yapan bütün mülki amirler ve belediye başkanları övgü dolu sözler söylediler.

Bu kadar sıkıntının üstüne bana göre en büyük kazanç Murat için bu övgüler olmuştur.

O geceden ekonomik olarak bir kazanç elde ettiğini de sanmıyorum ama en büyük kazancının övgü dolu sözler olduğuna inanıyorum.

Her basın mensubu bu tür övgüleri duymak ve mesleğini bu övgülerle taçlandırmak ister.

İşte bu gecenin en güzel yanı bu olsa gerek.

Birde gecede sahne alan değerli Türk Sanat Müziği sanatçısı Pınar Altınok'dan söz etmek isterim.

Sahne alan sanatçılarımızın genelde eğitimli olmadığına alışmış bir toplum olduğumuz için, Pınar Hanımı da aynı kefeye koyan bakışların sahnede üzerinde olduğunu hissetmiş olmalı ki, Altınok kendisinin akademisyen olduğunu, Beykent üniversitesinde doçent olduğunu, kaymakamlığı değil de akademik yolu seçtiğini, mülki erkana anlatınca ortamın bir anda değiştiğini hissettik.

Yani Pınar hanım bizim sanatçılarımızın da doçent olup sahne alabileceğini bize ispatlamış oldu.

Gerçekten müthiş bir ses ve yorum, ancak Pınar Hanım tarafından başarılabilir düşüncesini bize sesiyle yorumuyla anlatmış oldu.

Aydınses Gazetesi'nin gecesinde bu düşüncelerle bu yazıyı yazmış olduk.

Aydınses Gazetesi'ne ve Murat Aydın arkadaşıma nice onbeşinci yıllarda buluşmak dileğiyle bundan sonraki basın hayatında başarılar diliyorum.

Aydınses gazetesinde yazmış olmaktan mutlu olduğumu da belirtmek istiyorum.