Türkiye Cumhuriyeti tarihi darbelerle bugüne gelmiş. Bu günde yine darbeleri tartışıyoruz.

Türk ordusunun kurmay kadrosunun yüzde 10’u darbe girişimi iddiasıyla cezaevinde tutuklu bulunuyor.

Türkiye ne askeri vesayet, ne de bir polis devleti olmamalı.

Türkiye ileri demokrasinin uygulandığı bir Hukuk devleti olmalı.

Tüm Türk halkının gönlünde yatanın da bu olduğunu düşünüyorum.


Şimdi bu cepheden baktığımızda 21. Yüzyıl Türkiye’sinde askeri darbe döneminin bittiğini görüyoruz.

Artık askerin darbe yapması mümkün değildir.

Ancak asker darbesiz hükümete el koyabilir.

Bunun trendi ise halk hareketidir.

Afrika’da esen özgürlük rüzgârları kıtadaki birçok ülkede rejimi salladı. Tunus, ardından Mısır halk hareketlerinin neleri yapabileceğini ortaya koydu.

Halk hareketi başka hiçbir harekete benzemez.

Bugün milyonlar sokağa döküldüğünde onun rüzgarı önünde durmak mümkün değildir.

Hangi ordu ile hangi polis ile halk hareketini durduracaksınız!

Ordu da halkın evlatlarından, polis de halkın evlatlarından oluşuyor.

Yani her iki kuvvette halkın ta kendisidir.

Mısır’da halkın inançlı tavrı karşısında 30 yıllık diktatör Hüsnü Mübarek 18 gün dayanabilmiştir.

Sonunda saltanatı devretmek zorunda kalmıştır.

Yaklaşık nüfusu 85 milyon olan Mısır’da halk hareketine katılan kaç milyon insan oldu. Toplu mitinglerde 1 milyon civarında insanların olduğu söylendi. Değişik kentlerde aynı anda hareketler oldu…

Peki, 30 yılda bu Mübarek halkına hiç mi bir şey vermedi. Mübarek’i savunan hiç mi insan yoktu? Neden kimse Mübarek lehine sokağa çıkmadı?

Yoksa Mısır’da 30 yıllık iktidarı döneminde Mübarek hiç mi taraftar toplayamadı?

Yoksa halk hareketleri örgütlü azınlığın örgütsüz çoğunluğa karşı bir üstünlüğü mü?

Her zaman örgütlü azınlıklar örgütsüz çoğunluklara karşı sesini duyurabilmişlerdir.

Örneğin, bu gün Türkiye’de Üniversitelerde milyonlarca öğrenci eğitim görüyor.

Oysa örgütlü 40-50 kişi bilemedin 100 hadi olsun 1000 kişi. Çıkıp protestolar yapıyor ve seslerini duyuruyor.

Dünya, Türkiye’de bunları görüyor, Türkiye’yi demokratik hakları engellemekle suçluyor.

Çünkü, azınlık öğrenciler ne zaman gösteri yapsa yaka paça götürüldü, yerlerde sürüklendi, kafası gözü patlatıldı, üzerine biber gazı sıkıldı, tazyikli su ile duş yaptırıldı.

Peki bu sadece öğrenciler mi işçilerde öyle değil mi? İşçiler biraz daha gelişmiş, en azından bir sendika çatısı altında hareketini devam ettiriyor.

Peki 1 milyon öğrenci aynı anda sokağa çıksa ne olacak?

Polis bu öğrencileri tazyiki su, biber gazı ile durdurabilecek mi?

Peki üç-beş milyon işçi sokağa çıksa ne olacak?

Onları durdurmaya tazyikli su yetecek mi? Polis gücü o gücü durdurabilir mi?

Bugün Afrika ve Ortadoğu ülke liderleri hepsi ülkelerinin durumlarını gözden geçirmek zorunda.

Bugün İran, Ürdün, Lübnan, Bahreyn gibi ülkelerde de halk alttan alta kaynıyor.

Bugün Türkiye’de de iktidar demokratik haklara karşı daha ılımlı bir politika izlemeli.

Küçük örgütlü azınlıklar gördükleri muamele karsında yarın arkasında yığınsal kitleler görebilir.

Türk halkı mağdur görülenlerin yanındadır. Mağdur olanların demiyorum, çünkü mağdur olanlarla mağdur gösterilenler arasındaki farkı da görmek gerekir.

Bunu da en iyi Başbakan Tayyip Erdoğan bilir.

Bugün iktidarının varlığını geçmişte yaşadığı mağduriyetlere borçludur.

Her seçim öncesi de mutlaka AK Parti’nin oyunu artırmak için yeni mağduriyetler ortaya çıkartılmıştır.

Ama artık eldeki malzemeler bitmektedir.

Son malzeme askerin darbe planlarıydı.

Artık askerin darbe planları da bitti.

Bundan sonrası yargıda olsa da, hükümet yanlısı gazetelere öyle servisler yapılıyor ki, kamu oyu oluşturulması için yasalar hiçe sayılıyor…

Asker bitti, Yargı bitti, Üniversite bitti, Başkanlık sistemine doğru adım adım gidiliyor…

Ya sonrası…

Sonrası halkın mutluluğu… Halkın mutluluğu diyorum, sadece partililerin ve azınlık grupların değil.

Ve halka yönelik girişimlerde ise samimiyet…

Hani Alevi Açılımı, Hani Kürt açılımı, Hani Roman açılımı… Hani Ermeni açılımı, Hani Yunan açılımı…

Hani sorunsuz komşu…

Yavru komşu ile bile sorun çıkardık.

Bu işler lafla değil diplomasiyle yürür.

Söz kulakta, hoş işlevde boş olmasın…

Her ne olursa olsun, artık askeri darbe dönemi bitmiştir. Kimse buna heveslenmesin ve umut bağlamasın.

Yaşasın yeni trend, twit, face hareketleri…

Yaşasın halk hareketleri!...