Geçtiğimiz (bir şekilde geçemediğimiz) seçim süreci sonunda geleceğimiz için önemsememiz gereken noktalar vardır. Seçim sürecinde kullanılan dilin terkedilmesi mesela. En önemli unsurlardan biridir.

Bir seçim yarışında söylenenler unutulabilir, karşılıklı olarak üzerine bir sünger çekilebilir. Ama aynı şeyler dile getirilmeye devam edilmemelidir. Ülkemiz için asıl “Beka sorunu” ayrıştırıcı dil kullanmaktır.

Muhalefet partisi liderinin uğradığı saldırı bu konuda endişelerin oluşması için en önemli göstergedir. Geçmişte biz bu oyunları çok gördük. Bu oyunlardan kazanan olmadı. Kaybeden ülke olarak hepimiz olduk. Geçmişte de bazı liderlerin uğradığı saldırıların altında karşıt görüşteki siyasilerin söylemleri vardı. Liderler kitleleri peşinden sürükleme özelliğine sahiptir. Önemli olan o kitleleri olumlu yönlere sürüklemektir. Olumsuz sürüklemeler ülkeyi karanlığa gömer.

Bugün geldiğimiz duruma bakınca yine liderlerin söylemleri ile başkalarına şiddet uygulama hakkını kendinde gören bir kitle olduğunu görüyoruz. Bu durum herkes açısından tehlikelidir. Kardeş kavgası çıkarmanın ötesine gitmez. Bu kavganın kazananı yoktur. Kavgadan beslenenler olur.

Kitleleri peşinden sürükleyen bütün liderlere çağrımdır;

Bu vatan hepimizin. Burada hep birlikte barış içinde yaşamayı öğrenmemiz gerekir. Bunun temellerini atacak olan da geliştirip sürdürülebilirliğini sağlayacak olan da sizlersiniz. Bu ülkeyi anlamsız iç savaşların içine düşürmeden barış ve huzur içinde yaşamamızı sağlayın lütfen.

Bugün bir siyasi parti lideri saldırıya uğradı. Olayın oluş şekli, olaya müdahale şekli, güvenliğin sağlanması için geç kalınması vs. hepsi üzerinde konuşulmaya değer. Ama olayın ardından farklı kesimlerce yapılan açıklamalar üzerinde daha fazla düşünmek gerek. Siyasi parti genel başkanının orda ne işi olduğundan, yumruğu hak etmek için ne yaptığından tutun da abartmaya gerek yok öfkeli bir grubun saldırısı diyene kadar geniş bir yelpaze var. Tıpkı kadın cinayetlerinde söylenen “orda ne işi vardı, o saatte?” cümlesini hatırlattı bana.

Liderler yaptıkları ve söyledikleri ile kitleleri sürüklerler dedim. Sadece ben demedim bunu. Geçmişte bir lider “İnönü asker kaçağı dedik ve herkes buna inandı” demişti. Asker kaçağı denilen kişi bu ülkenin kurtuluşu ve kuruluşunda en önemli rollerden birinde olmuş, İnönü zaferinin, Lozan’ın kahramanı, ordu yönetmiş, ülke yönetmiş bir kişi. İşte ince bir ayrıntı, halk cahil bırakılırsa onları istediğiniz gibi yönetme ve yönlendirme şansınız vardır. Sorgusuz sualsiz lider kabul ettiğinin her söylediğini yapar, her söylediğine inanır.

Atılan yumruğu şahsi olarak değerlendirmemek gerekir.

Bu yumruk demokrasiye atılmış bir yumruktur.

Bu yumruk düşünce ve ifade özgürlüğüne atılmış bir yumruktur.

Bu yumruk ülkedeki farklılıklara gözdağı vermek için atılmış bir yumruktur.

Bu yumruk ulusal egemenliğin 100. Yılına girmek üzereyken ulusal egemenliğimize atılan bir yumruktur.

Bunun peşinden yapılacak olan gayet basittir. Ülkenin bekasını düşünen herkes bu saldırıya karşı birlik olmalıdır. Saldırıya uğrayanı sevip sevmediğine, kavgalarına, düşmanlıklarına bakmamalı. Bu yumruğa sahip çıkmak başka yumrukları beraberinde getirir. Farklı gruplardan getirir yumrukları. Kimse nerden ve neden geldiğini anlayamadan bir kavganın içinde buluruz kendimizi. Nitekim ne işi vardı, o liderin o evde? Şehit cenazesi için ordaydı. Şehit neden?

En önemli yük liderlerin omuzunda. Bunu bilerek bir an önce en tepedekinden başlayarak herkes bu olaya karşı net duruş sergilemelidir. Ama demeden, çünkü demeden net şekilde yanlış olduğu vurgulanmalı ve gereken yaptırımlar uygulanmalıdır.

İLKAY KUMTEPE / 22.04.2019