Türkiye’de gündeme yetişmek gerçekten o kadar zor ki, bomba üstüne bomba patlıyor. Hem de çok etkili bombalar.
Baksanıza Genel Kurmay Başkanı’nı terörist ilan eden bir karar, ardından Türk Polisi’nin Wikileaks belgelerine düşen notları...
Bunlar tartışılırken birde ne görelim Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı, MİT Müsteşarı ve üst düzey görevlilerini ifadelerini almak için savcılığa davet ediyor.
MİT’in en üst düzey yetkililerine isnat edilen suç ise KCK operasyonları şüphelisi.
Gündemi üst üste değiştiren bu olayları görünce insan aman Allahım neler oluyor demekten kendini alamıyor.
Şu yaşadığımız sürece bakın;
Türk Ordusu’nun yetiştirdiği generaller tutuklu, Ordunun en tepe noktasına kadar gelen Org. İlker Başbuğ silahlı Terör Örgütü kurmak iddiasıyla sorgulandı ve tutuklandı. O da bir çok arkadaşı gibi şimdi Silivri Cezaevinde.
Ardın’dan Wikileaks belgelerinde Amerikalılara verilen istihbarat bilgileri ise tam dudak uçuklatan cinsten. Bu iddialar yenilir yutulur gibi değil.
Dünyayı sarsan Wikileaks belgeleri Başbakan Tayyip Erdoğan ile zamanın Genel Kurmay Başkanı emekli Org. Yaşar Büyükanıt arasında “Dolmabahçe Görüşmesi” olarak adlandırılan ve hiç bir açıklama yapılmayan görüşmenin içeriği hakkında bilgi veriyor.
Tabi bu belgeleri doğru demiyorum. Ama iddialar çok ciddi. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Bu bir sır benimle mezara kadar gidecek. Eğer Büyükanıt açıklarsa o zaman bende düşünürüm’ dediği olayın yansıyan içeriği tam bir şantaj vesikası...
Kamuoyu tam buna kilitlenmişti ki; aradan çok zaman geçmedi,  MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve iki arkadaşı KCK operasyonu çerçevesinde şüpheli olarak ifade vermeye çağrıldı. Hakan Fidan ifade verecekmiş, vermeyecekmiş, MİT Kanunu kendisini koruyormuş, Başbakan Erdoğan’ın soruşturma için izni gerekiyormuş...
Cumhuriyet Savcısının çağrısından sonra bunların hepsi hikaye.
Bir kere savcı çağrıyı yapmış ve ifade vereceği olay kamuoyuna sızmış. Aynı Oslo belgelerinin sızması gibi.
Bu olayların arkasıda ne var, neden MİT Müsteşarı yani Türkiye’nin istihbaratının başındaki adam şüpheli olarak ifadeye çağrılıyor. Hemde KCK operasyonlarıyla ilgili. Bir adı PKK operasyonları.
KCK, PKK’nın sivil yapılanmasına verilen ad. Yani Türkiye’de kurulacak bir kürt devletinin kurucu meclisi gibi birşey. PKK’nın kuruluşunda MİT’in rolu olduğu çok yazılıp çizildi. Kitap oldu.
‘KCK’yı da MİT kurdurdu’  demiyorum ama, hükümetin ‘Kürt açılımı’ politikaları başladığından bu yana kurulan  bu yapı insanı şüpheye de düşürmüyor değil.
Daha önceki bir yazımda, Kürt açılımını İsrail’in senaryolaştırdığını Amerika’nın sahneye koyduğunu Türkiye’nin’de Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde oyunda aktif rol aldığını yazmıştım.
Şimdi gelinen nokta ve iddialar bu şüpheleri doğrular gibi görülüyor. 
MİT’çilerin ‘şüpheli’ olarak sorgulanmasına neden olayın derinliğinde tutuklanan KCK’lıların verdiği ifadeler yattığı sızıyor kamuoyuna.
Bunların içinde bölücü başı Abdullah Öcalan’ın avukatları da var. Yine doğruluğu kesin olmamakla birlikte sızan bilgilere göre; KCK’lılar “Biz devletin verdiği programı uyguluyoruz. Bizimle yapılan görüşmelerde söylenenleri yapıyoruz. Şimdi hepimiz tutuklanıp hapse atıldık. Biz suçluysak, devletin yetkilileri de suçlu” ifadesini kullanıyorlar.
Eğer bu iş böyle ise; bu operasyon siyasi iradeye de sıçrar. TSK’da MİT’te Başbakanlığa bağlı çalışıyor.
Aman Allahım Türkiye’de neler oluyor!