Türkiye’de yaşanan olaylar halkın canını sıkıyor. Bu gün barış, kardeşlik diye ortaya atılan savsata ile şehitlerimizin kemikleri, vatanını, milletini seven insanların vicdanları sızlıyor…

Bunu her gün yaşıyorum…

Halkın nabzını tutuyorum…

Bire bir  insanlara soruyorum…

-İmralı süreci ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Ak Partili dostlarım dahi kimse yaşananları tasvip etmiyor…

Başbakan BDP’ye talimat verdi.

-Yeni bir Habur istemiyoruz…

Yeni bir Habur yoktu ama yeni bir Kandil vardı… 

Anlayana Habur’dan daha ürkütücü, daha korkunç bir mesaj verici bir görüntü vardı ortada…

-Türkiye Cumhuriyeti’ne diz çöktürdük…

Terör örgütü, düzenli bir ordu gibi silahlı adamlarıyla sözde çevre güvenliği almış, kendi yandaşı sivil toplum kuruluşları ve siyasileri bir masaya oturtmuş, teslim tutanağı yazıp imzalıyorlar.

Herşey danışıklı dövüş.

Gazetecilerin ve kameraların önünde yapılıyor bu.

Habur’dan daha etkileyici…

Habur’da adamların sırtında sadece dağ kıyafetleri vardı…

Karşılayan büyük bir kalabalık…

Kandil’de silahlı PKK militanları ve televizyon kameraları…

Herhalde bizim askerimizi ve diğer kamu görevlilerimizi karşılayacak değil kentte PKK yandaşları…

O halde yeni bir Habur olmayacağı ortada…

Ama terör örgütü ve yandaşları, olayı ‘Kandil’ olarak yedirdi Türk milletine…

Olay, medyamız tarafından da öyle masumane sunuldu ki kamuoyuna, sanki bir devletin elinde askerlerimiz, kamu görevlilerimiz var, onları serbest bırakıyorlar…

Muhatabınız bir terör örgütü…

Bu gün ne yazık ki, terör örgütünün başı İmralı’daki Öcalan, bu süreçte kendini bir masum, ‘bir halkın özgürlük lideri’ olarak lanse eder duruma gelmiş ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı’na ve hükümetine bunu kabullendirmiştir. Sadece Başbakan ve hükümetine değil tabi, adli ve askeri makamları da bunu kabul etmiştir.

Adli makamlar kabul etmese, TBMM çatısı altında bulunan milletvekillerinin gidip terör örgütü ele başısının yuvarlak masanın başında oturduğu bir ortamda, el pençe durarak verdiği görüntüler için bir soruşturma başlatır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Savcıları, titirleri ‘Cumhuriyet Savcıları’ olan bu kadar insan nerede diye sormaktan başka bir şey gelmiyor elimizden…

Barış, cani gönülden istediğim bir olay. Dili, dini, ırkı, kökeni ne olursa olsun, evrendeki tüm insanların barış ve kardeşlik içinde yaşayacağı bir dünya istiyorum.

Benim için kimsenin dili, dini, kökeni önemli değildir. Ben sadece kişinin ‘insan’ olup olmadığına bakarım. En önemli değer insanlıktır. İstiyorum ki, sadece bizim coğrafyamızda değil, dünyanın her yerinde, Afrika’da, Asya’da, Rusya’da her yerde ‘ortak değerimiz insanlık’ olsun…

Ne zaman ki, bu kültüre ulaşırsak o zaman barış ve kardeşlik dünya da daha öne çıkacaktır.

Bu güne kadar ne ırk, ne inanç, bu birlikteliği ve insani değerleri ortaya koyamamıştır.

Örnekler ortada…

Sayın Başbakan Erdoğan’ın dediği gibi ‘Biz din kardeşiyiz’ dediğimizde din içindeki ayrılıklar ortaya çıkıyor. Ortadoğu’da yıllardır süren savaşlarda emperyalist güçlerin kullandığı argüman ‘mezhep’ olayı değil mi?

Bu gün Suriye’de süren iç savaşta bu kullanılmıyor mu?

Geçmiş’te İran-Irak savaşının temelinde bu öne sürülmedi mi?

Şimdi Türk-Kürt ayrışması son hadde çıkartıldı… Geçmişte hiç bu kadar, bu ülkede insanlar ayrıştırılmadı… Bundan sonra nasıl barış ihtisas edeceksiniz. İmralı’daki terörist başını salıverseniz bile bu işin üstesinden gelmeniz zor.

Çünkü Türkiye, Suriye ile kavgalı, İran ile kavgalı Irak ile kavgalı… Geçmişte emperyalist güçlerin beslediği PKK terör örgütü içindeki fraksiyolar, şimdi bu ülkelerden beslenebilir…

Orada bir büyük Kürdistan hayali var. Bu hayal olduğu sürece Türkiye’nin kürt  sorunu bitmeyecektir.

Benden söylemesi….