Bir kaç yıl önce ülke gündemine gelen ''bölgesel asgari ücret uygulayalım'' önerisi doğu batı ayrımı gözetilmeksizin hayata geçmiş bulunuyor.

Bunu nereden mi çıkardım?

Bu düşüncenin temelinde yatan ana fikir neydi?

Nüfus olarak çok fazla artan Kürt yoğun emek gücünün yarattığı talebi gerçek değerleriyle satın alalım düşüncesiydi.

Yani bu gün batıda altı yüz lira olan asgari ücreti doğuda yani Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde dört yüz lira yapalım.

Bunun bu gün pratikte uygulandığını da hep beraber görüyoruz.

İnşaat sektöründe vasıfsız amele niteliğinde iş gücü talebinde yevmiye batılı için seksen lira iken, doğulu yani Kürt kökenliler için elli liradır.

Bu durum sıvacı içinde, boyacı içinde, tekstil işçisi veya inşaat kalfası içinde  geçerli...

Yıllarca karşı çıktığımız Kürt emek gücünün sömürüsü üzerine kurulan güneydoğudaki feodal ilkel ve cehaleti sömüren ağalık ve beylik düzeni bu gün ülkenin her yanında kurulmuş görünüyor.

Batıda biraz okumuş yazmış ve insan kandırmayı öğrenmiş uyduruk sermaye grupları, Kürt kimliğini kullanarak doğudaki emekçi Kürtleri batıda her iş alanında ucuz olarak kullanır olmuştur.

Bunun içinde bir çok sektörde Kürt sömürgeci patronlar her alanda ucuz fiyatlarla ve kırımlar yaparak Kürt emeğini sömürmektedir.

Bunu anlamak istiyorsanız tekstil ve inşaat sektöründe Kürtlerin nasıl da ucuz çalıştırıldığını lütfen sorun soruşturun.

Yeni türeme Kürt iş adamlarına ayak uyduran ve aynı ucuz iş gücünü kullanan diğer etnik kökenden iş adamları da soygun düzeninde Kürt ağalarıyla birlikte yerlerini almışlardır.

Bir zamanlar Romanya dan gelen, şimdide Türki cumhuriyetlerden gelen ucuz iş gücüyle Kürt emekçileri rekabet edebilecek pozisyonlarda ucuz çalıştırılır olmuşlardır.

Bundan dolayı ucuz iş gücünden kan alan ve sömürüye dayalı ortamdan yeni türeme görgüsüz şehirli Kürt ve Türk ağalar ortaya çıkmıştır.

Bunlar her alanda ucuz iş gücünü kullanarak löküs! hayatın içinde zevk sefa içinde yaşarken soluk benizleriyle Kürt emekçileri ise onlara emek ve alın teriyle hizmet etmeye devam etmektedir. (Silikozis-silikoz hastalığına yakalanan ve ölümle pençeleşen insanlar nerelidir? Onların dramı bile bu işten para kazanan yeni yetme ağaların yüzüne tükürmek için geçerli bir nedendir. Lütfen araştırın.)

Kürt emekçilerinin yarattığı ucuz iş gücünden dolayı diğer emekçilerde yakalamış oldukları ekonomik düzeyi kaybettikleri gibi örgütlü güçlerini de kaybetmişlerdir.

1997 yılında sendikalı işçi sayısı bir milyon iki yüz seksen bin iken, şimdi ise dört yüz bin civarındadır.

Sendikal hareketten umudunu kesen sendika başkanları milletvekili omuşlardır.

Oysa 1980 öncesi DİSK başkanı mı olmak istersin, milletvekili mi sorusunu bile sendika başkanına sormaya hiç kimse cesaret edemezdi.(Kemal Türkler'i lütfen hatırlayın)

Bu gün AKP nin kurduğu ve global sömürgeci emperyalist şirketlerin ve yerli iş birlikçi Kürt ve Türk ağalarının en büyük dayanağı ucuz Kürt iş gücüdür.

Bundan dolayı BDP nin ve blok hareketinin ucuz Kürt emekçileri için üreteceği, yeni emekten yana tavırları önemlidir.

Aşiret ve feodaliteye baş kaldıran o günün ''Apocular''diye anılan emekten yana olan ve etnik köken gözetmeden tavır koyan bu hareketi, bu gün BDP den ve Sırrı Süreyya Önder'den umut ışıkları bekliyor.

Bu yapılırsa batıda yaşayan ve ucuz Kürt iş gücü üzerinden löküs! hayatın içinde zevk sefa içinde yaşayan sahte Kürt hareketi destekçileri de,sahte iki yüzlü solcuları da deşifre olacaktır.

Bu gün AKP nin kurduğu ucuz emek ve sömürü sistemini bozmanın yolu Kürtlerin aydınlanması ve gerçek iş güçleri karşılığı olan alın teri değerini almalarından geçmektedir.

1989 yılında Özal'ın kurduğu sömürü ve ucuz emeğe dayalı düzene vurulan en büyük darbe, İstanbul Büyükşehir belediye başkanı Nurettin Sözen'in işçilerle yaptığı toplu sözleşme olmuştur.

O zamanın belediye işçisi ayda dört yüz elli lira alırken, belediyedeki müdür yüz elli lira alabilmekteydi.(Şevket Kazan; SHP' li belediyenin bir işçiye verdiği parayla biz dört işçi çalıştırdık ve yerel yönetimlerde başarılı olduk ve genel iktidarın yolunu açtık diye kitabında yazmıştır.)

Özal için söylenen şu slogan da tam bu ortamda ortaya çıkmıştı.''Çankaya'nın şişmanı işçi düşmanı''

Bu gün ise bu refleksin ortaya çıkması ucuz iş gücü sahibi olan Kürtlere bağlıdır..

Bu gün geldiğimiz ortamda en örgütlü hareket olan Kürt hareketinin olaylara etnik meseleden ziyade emek ve Türkiye penceresinden bakması,bu olayları ve AKP nin kurduğu ucuz şi gücüne vurulacak en büyük darbe olacaktır.

Bunları düşünecek ve uygulayabilecek sol ve soyalist düşüncenin temsilcisi kimliğiyle Sırrı Süreyya Önder yüz yirmi beş bin oy alabilmiştir.

Yani kendisi ikinci bölgeden bir değil iki milletvekili kadar oy alabilmiştir.

Bir kişi ne yapacak demeyelim.1963 yılında İşçi Partisinin bir kaç kişiyle ne yaptığını biz görmedik ama okuduk ve gururla anıyoruz.

Türkiye'nin en örgütlü gücü olan Kürt hareketinin, olaylara bu pencereden baktığında, yani Kürt sorunu yanı sıra emek ve sömürü sorunu açısından da bakması ve Türkiye hareketi olması en büyük dilek ve temennimiz olacaktır.

Saygılarımla,

[email protected]